“Terörsüz Türkiye”den Önce Clausewitz’e Kulak Vermek
Yaşanan kırılmanın kalıcı hâle gelmesi için siyaseti, toplumsal mutabakatı ve adaleti önceleyen çok boyutlu bir akıl gerekiyor. Türkiye, siyasetin sesinin daha gür duyulması gereken bu evrede, kazanılan askerî başarıyı bir iç barışa tahvil edebildiği ölçüde gerçek anlamda zafer kazanmış olacak.
- CİHAT ARPACIK
- 13 Mayıs 2025
2025 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin iç güvenlik tarihinde köklü bir dönüşüme sahne oluyor. Her detayıyla “tarihi” diyebileceğimiz bir kırılma yaşıyoruz. PKK’nın resmî olarak kendisini feshettiğini ve silah bıraktığını açıklaması yalnızca silahlı bir örgütün sonuna değil Türkiye’nin 40 yıllık güvenlik paradigmasının dönüşümüne de işaret ediyor. Bu gelişmeler kamuoyunda “duygusal”, siyasette “tarihsel”, güvenlik bağlamında ise “stratejik” bir kırılmanın işaretlerini veriyor.
Savaş mantığı üzerine kafa yoran isimlerden en bilinen olanı, 1780-1831 yılları arasında yaşayan Prusyalı General Carl von Clausewitz. Onun, bu alanda çalışanlar tarafından artık ezberlenmiş görüşlerinden biri ise şu: “Savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır.” Yani “General” bu yaklaşımıyla, savaş ve çatışmanın nihai bir “amaç” değil siyasi bir “araç” olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Tam da bu günlerde, Türkiye açısından “buralara nasıl gelindiğinin” çok yakın dönem cevabını da kendisi vermiş oluyor.
“Şiddet Yoluyla İrade Dayatımı” ve Türkiye’nin Son Dönem Stratejisi
PKK’nın kuruluşundan bu yana sürdürdüğü terör eylemlerinin kendi içindeki manası, özellikle bölgesel konjonktürün değişmesi, Türkiye’nin güvenlik kapasitesini artırması, savunma sanayiindeki asimetrik üstünlüğün tahkim edilmesi ve örgütün yaşadığı toplumsal meşruiyet kaybı gibi nedenlerle neredeyse yok oldu. Suriye iç savaşında kurulan yapay ittifakların dağılması ve (belki de en kritik olanı) Türkiye’nin TSK-MİT işbirliğiyle “tam saha pres” olarak uyguladığı hibrit mücadele, PKK’nın operasyonel kapasitesini neredeyse yok olma noktasına getirdi. “General”........
© Perspektif
