menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

PKK Silahı Bırakacak mı?

13 3
11.02.2025

Bir çağrı yapılmasa dahi Kürt toplumundaki beklentiler, ülkenin gerçekleri ve zamanın ruhu PKK’nın silah bırakmasının çoktan geciktiğini gösteriyor. Tablo, PKK’nın arkaik bir örgüt haline geldiği ve bundan sonra varlığını ancak marjinal ve jeopolitik pazarlıkların bir unsuru olarak sürdürebileceğini ortaya koyuyor.

Devlet Bahçeli’nin çağrısı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oluru/desteğiyle başlatılan girişimden sonra DEM Parti heyetinin Öcalan ile görüşmesi ve Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma çağrısı yapmaya hazırlandığının açıklanmasının ardından PKK’nın silah bırakıp bırakmayacağı tartışılıyor. Devam eden kimi tartışmalar maalesef sağlıklı bir zeminde ilerlemiyor. Bazı kesimler meseleyi, “Bunun karşılığında PKK’ya ne veriliyor” ve/ya “Kandil silahı bırakmaz ki” ifadeleri üzerinden değerlendiriyor. Şu açık, kimsenin kimseye bir şey verdiği yok. Girişimin amacı, ülkenin demokratik dönüşümü için silahı aradan çıkarmak ve sorunların çözümü için siyaseti yol olarak kabul etmektir. Bununla birlikte asıl konu, Öcalan “silahı bırakın” çağrısı yaptığında örgütün nasıl bir karar vereceğidir. Burada kastedilen Kandil. Dolayısıyla yapılacak çağrıya olumlu karşılık vermeyi sağlayacak faktörleri tartışmakta yarar var.

Bu aşamada iki ayrı konudan bahsetmek mümkün. İlki, karar alma öncesi etkenler, ikincisi ise bir karar alınacaksa bu kararın alınmasında belirleyici olacak faktörler. Karar alma öncesi faktörleri, örgüt içi tartışma geleneği ve Kandil’deki kişilerin kendilerini önceleme olasılığı olarak ifade etmek mümkün. Örgütler, tüm karar alma süreçlerinin ‘demokratik’, ‘katılımcı’ ve kararların ‘özgürce’ tartışılarak alındığını vurgulamayı özen gösterirler. Ancak bunun bir ‘nutuk’ olduğu gayet iyi bilinir. Hele liderin ve liderlik kadrosunun ‘tanrı’ yerine konulduğu örgütlerin karar alma süreçleri tam bir tiyatral formda gelişir. Ön hazırlık yapılır ve konuya ilişkin örgüt ana ekseni oluşturulur. Bu noktadan sonra genel eğilimin dışına çıkmak mümkün olmaz. Farklı değerlendirmeler ve fikirler ise “ajan provokatör” suçlamasıyla yaftalanır ve ölümle cezalandırılır. Dolayısıyla kararlarda mantıksal bir çerçeve aranmaz. Bu nedenle İmralı’dan bir açıklama gelecekse bu durumun gözetilmesi ve oldukça somut ifadeler içermesi gerekir. Aksi durumda açıklama manipüle edilir.

Dikkat edilmesi gereken diğer konu ise açıklama dilinin Kandil’deki isimlerin kendilerini öne koymayacakları bir sadelikte olmasıdır. Çünkü 2013 ve 2015 açıklamalarının karşılıksız kalmasının arkasında, bu isimlerin kendilerini her şeyin önüne koyan tutumlarının etkili olduğu biliniyor. Hükümetin büyük adımına karşılık, ülkeyi terör kıskacına almayı kendileri açısından daha anlamlı buldular. Bu kararın nelere mal olduğunu ve toplumun ne tür sıkıntılar çektiğini kimse sorgulamadığı için de hâlâ aynı pozisyonları koruyorlar. Kullanılan üstenci dil, maksimalist talep yaklaşımı, süreçleri mitolojik ifadelerle hikâyeleştirme eğilimi devam ediyor. Dolayısıyla yaşananlardan ders alındığına ilişkin bir emare yok. Bugünlerde kullanılmaya başlanan, “Öcalan’ın sadece bir açıklama yapması yetmez, kendisinin de devreye girmesi, Kandil’e gelmesi gerekir” tür ifadeler, 2015’te çok iyi hatırladığımız bahaneler. Öcalan yapacağı açıklama ile pozisyonunu izah edecek. Soru şu: Siz ‘irademiz’ dediğiniz kişinin açıklamasını ciddiye alacak mısınız yoksa ‘iradeniz’ olmadığını mı ilan edeceksiniz?

Bu değerlendirmelerden sonra, PKK’nın silah bırakma kararında etkili olabilecek ve “PKK’nın silah bırakmasının koşulları var mı” sorusunun cevabına netleştirme sürecine katkı sağlayabilecek ana konuları tartışmakta yarar var. Bu konuları aşağıdaki şekilde somutlaştırmak mümkün.

Alan Hâkimiyeti

Geçmiş dönemlerde uygulanan terörle mücadele stratejisinin yanlış olduğu ve örgüte alan hâkimiyeti sağladığı biliniyor. Mevcut strateji ise ülkenin her noktasını kontrol etme ve alan hâkimiyetini tam olarak uygulama üzerine kurulu. Bunun sonucu olarak, örgütün ülke içinde barınma ve var olma imkânı kalmadı. 2015 ile mevcut hal kıyaslandığında konu netleşir. Burada ince bir detay var, örgütün terör saldırısı yapması ayrı, alan hâkimiyeti ayrı konular. Alan hâkimiyeti........

© Perspektif