menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İki Problem, Tek Vicdan: İsrail, Amerika ve Gücün Ahlaksızlığı

14 4
23.10.2025

Gazze, küresel siyasetin ahlaki coğrafyasını da yeniden şekillendirdi. Batılı devletler, ABD öncülüğünde, uluslararası sistemin ahlaki standartlarını belirlediklerini iddia ediyorlardı. Gazze, temel bir çifte standardı ortaya çıkardı.

Gazze’deki savaş yalnızca milyonlarca Filistinlinin yaşamını parçalamadı; aynı zamanda dünyanın vicdanını da yaraladı. Aylar boyunca görüntüler durmaksızın geldi. Gazze Şehri’nin yıkıntıları, yerinden edilmiş aileler, bombalanan hastaneler, okullar, ibadethaneler… Fiziksel yıkım devam ederken daha derin bir yarılma ortaya çıktı; küresel siyaseti tanımlayan iç içe geçmiş iki kriz.

İlki İsrail problemi; onlarca yıldır süren işgal, katliam, aşırı askerî güç kullanımı ve herhangi bir yaptırım olmadan bunun devam etmesi. İsrail’in küresel güvenlik ve barış için ana tehdit unsuru haline gelmesi. İkincisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Senato, Kongre, dış politika, savunma, istihbarat gibi çeşitli kurumlarının İsrail’i otomatik, sorgusuz bir şekilde desteklemesi. Bu destek, siyasi ve bürokratik bir elitin etkisi altında, ülke için hem ahlaki hem stratejik açıdan önemli bir sorun oluşturuyor. Bu iki problem, bir zamanlar adalet, hukuk ve insan onurunu savunduğunu iddia eden dünya düzeninin çöküşünü gözler önüne seriyor.

İsrail Problemi: Cezasızlık, İşgal ve Katliam

İsrail, yarım yüzyıldan fazla süredir uluslararası hukuku ihlal ederek Filistin topraklarını işgal ediyor. Birleşmiş Milletler kararları, İsrail’in çekilmesi, Filistinlilerin haklarının tanınması ve egemenliklerinin güvence altına alınmasına yönelik siyasi çözüm çağrısında bulundu. Buna ilişkin kararlara rağmen işgal derinleşti ve şiddet soykırım düzeyine çıktı. Hukukçular, insan hakları örgütleri ve hatta kimi İsrailliler dahi mevcut yönetimi apartheid olarak tanımlıyor. En son Gazze işgali, izole bir olay değil, kalıcı bir kuşatma durumunda devam eden yapısal sorunun parçası.

İsrail yönetimi yaptıkları her katliamı, “savunma hakkı” iddiasıyla gerekçelendiriyor. Ancak toplu katliam, sivil altyapının yıkımı, temel ihtiyaçların karşılanmasının engellenmesi ve hastanelerin dahi hedef alınması bu gerekçeyi ortadan kaldırıyor. Her şiddet döngüsü, İsrail’in güvenlik anlatısı ile insani felaket arasındaki ahlaki uçurumu derinleştiriyor. Bir zamanlar geçici bir kontrol önlemi olarak sunulan uygulamalar, fiilen, süresiz birer tahakküm politikasına dönüşüyor.

İsraillilerin Filistinlilerin mülklerine yerleştirilmesi, toprak ilhakı ve günlük hareket kısıtlamaları, çatışmanın yan ürünleri değil bir asimetri rejiminin altyapısıdır. Yani, taraflar arasındaki güç dengesizliğini sürekli kılan sistem ve bu sistemin işleyişini sağlayan yapılar ve uygulamalardır. Özünde bu İsrail problemi, ABD’nin BM vetoları ve çekimserliği sayesinde Filistin topraklarının işgali, mülklerine el konulması ve sivil kayıpların normalleştirilmesini mümkün kılan bir anlayışla ilgilidir.

ABD Problemi: Koşulsuz Destek ve Teslimiyet

ABD’nin bu denklemdeki rolü, yalnızca bir müttefik olmanın ötesindedir. ABD patron, koruyucu, finansör ve siyasi kolaylaştırıcıdır. On yıllardır Washington, İsrail’in askerî gücünü finanse ediyor, uluslararası hesap verebilirliğin önündeki en büyük engel olarak duruyor ve kendi itibarını tüketerek İsrail’in söylemlerini tekrar ediyor. Amerikan vergi mükellefleri, her yıl İsrail’e milyarlarca dolarlık askerî yardım sağlıyor. ABD’li diplomatlar, uluslararası forumlarda, ateşkes veya insan hakları ihlallerinin soruşturulmasına........

© Perspektif