menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Rekabetçi Olmayan Sistem Misafir Öğrencileri de Avrupa’ya Kaptırıyor

5 0
20.09.2025

Türkiye’deki uluslararası öğrenciler yalnızca eğitim alan bireyler değil, aynı zamanda kamu diplomasisinin taşıyıcıları. Ancak Türkiye bu potansiyelini henüz stratejik bir güce dönüştüremedi. Öğrencilerin geliş süreci, burslandırma ve geri dönüş şartlarıyla ilgili belirgin bir strateji mevcut değil. Son iki yılda uluslararası öğrenci sayısında düşüş yaşanıyor, ırkçı söylemler ve fahiş harçlar güven duygusunu zedeliyor.

Mülakat: Cihat Arpacık

Bir ülkenin boy boy aynaları olabilir. Bu aynalar bazen ona uzaktan bakanların yüzleriyle de güzelleşir, ülkeye bir umutla gelen uluslararası öğrencilerle. Hem bizim kim olduğumuzu, hem de kim olamadığımızı gösterirler. Yüzbinlerce genç, valizlerine sadece kitaplarını, kıyafetlerini değil ülkelerinin hayallerini, cümlelerini sığdırarak bu topraklara geliyor. Peki biz, onlara verecek hikâyemizi tamamlayabildik mi?

Kâğıt üzerinde “kamu diplomasisi” denilen soğuk kavramın sahici karşılığı işte bu gençlerin Türkiye’de yaşadığı gündelik hayat. Onlar için Türkiye, sadece birkaç yıl okuyacakları bir ülke değil, ömür boyu sürecek bir bağ oluyor. Ama biz o bağı çoğu zaman hoyratça koparıyoruz. Kayıp nesiller, fahiş harçlar, yükselen ırkçı söylemler… Böylece Türkiye, kendi elleriyle kurduğu köprülerin taşlarını birer birer söküyor. Oysa mesele çok basit: Bu gençler ya bizim ortak geleceğimizin hikâyesini yazacak ya da başka ülkelerin hikâyelerinde baş kahraman olacak.

Sorun aslında karmaşık değil. Uluslararası öğrencilere yönelik bütüncül bir resmî kurumun olmaması işleri zorlaştırıyor. Çözüm net; bir strateji, nitelikli burs sistemi ve şeffaf süreç yönetimi. Küçük dokunuşlarla, büyük bir potansiyeli ülkenin geleceğine dönüştürmek mümkün. Bütün sorun ve sorular aslında Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu’nun (UDEF) yıllardır sahada gördüğü gerçeklerin yankısı. UDEF Başkanı Abdullah Muhammed İslam, Türkiye’deki uluslararası öğrenciliği bütün çıplaklığıyla anlatarak hem sorunları hem de çözümün mümkünlüğünü ortaya koydu. Onunla yaptığımız röportajda dile getirilenler, sadece öğrencilerin değil, Türkiye’nin geleceğinin de meselesi. Dolayısıyla bu röportaj, yüz binlerce öğrencinin ortak hikâyesine açılan bir kapı.

Türkiye’deki uluslararası öğrenciler sadece eğitim alan bireyler değil. Aynı zamanda kamu diplomasisinin de birer taşıyıcısı. Türkiye bu potansiyelini stratejik bir güce dönüştürebildi mi ya da dönüştürebilir mi?

Türkiye bu potansiyelini henüz stratejik bir güce dönüştüremedi ama dönüştürebilir. Türkiye’ye gelen uluslararası öğrencilerle ilgili hâlâ belirgin bir stratejimiz, altyapımız, ya da altyapı çalışmamız yok. Türkiye’ye biz hangi ülkelerden, hangi ölçekte öğrenci bekliyoruz, ne kadar öğrenci bekliyoruz, öğrencileri nasıl burslandıracağız, hangi öğrenciler kendi hesabına okuyacaklar gibi soruların yanıtlarına odaklanmamız gerekiyor. Uluslararası öğrencinin Türkiye’ye geliş hikayesiyle ilgili esaslı bir strateji çalışılabilirse, kamu diplomasi bu işin zaten somut bir ürünü olarak ortaya çıkacaktır. Fakat bu konuda hala eksiklerimiz mevcut. Türkiye yurtdışında, özellikle misyonların olduğu ülkelerde gerek siyasi gerekse de ticari ilişkiler bağlamında bir takım ilişkiler geliştiriyor. Afrika’da uzun yıllara sari bir politika geliştirdi, elçilik sayımız ciddi bir şekilde arttı. Elbette bu ülkelerle olan ilişkilerini emperyal bir mantıkla kurmadı. Oraların kalkınması ve bu kalkınmadan istifa etme yönünde bir çabası oldu. Fakat buraya gelen öğrencilerin gerek buslandırma programlarıyla ilgili gerekse geri dönüş şartlarıyla ilgili bir perspektif çalışılmadı. Neticesinin kamu diplomasi ya da ekonomi çıktısı olarak görülmesi ayrı bir şey ama biz Türkiye’ye uluslararası öğrenciyi neden davet ettiğimize net bir cevap veremiyoruz.

Türkiye’den mezun olan öğrenciler hangi alanlara yöneliyorlar?

Genellikle nezun olduktan sonra akademiye ya da ticarete yöneliyorlar. Kamu görevlerinde hizmet verenler de var. Mesela Somali Milli Savunma Bakanı Türkiye’den mezun.

Türkiye’de mesela Bursa’da okuyan bir öğrencinin hayatı boyunca Bursa’yla bir bağı oluyor. Uluslararası öğrenciler açısından da benzer bir husus var mı? Mezun diplomasisi ideal bir organizasyona kavuştı mu?

Kavuşmadı. Evvela 90’lı yılların başında rahmetli Turgut Özal’ın başlatmış olduğu Büyük Öğrenci Projesi kapsamında Türkiye ciddi bir şekilde uluslararası öğrenciyle tanıştı. Fakat o ilk gelen ekiple birlikte bir de kayıp bir nesil söz konusu. Yani Türkiye gelip eğitime başladıktan sonra kendi ülkesine dönüp bir şeyler yapan ya da üçüncü ülkeye giden bir kitlenin olduğu anlaşılıyor. Öğrenci gelmiş ama ne yapmış, nereye gitmiş belli değil ve bunlar sivil toplumun getirdiği öğrenciler değil. Devlet kanalıyla gelen öğrenciler. Bugün Yurtdışı Türkler Başkanlığı toplam uluslararası öğrencinin % 5’ini finanse burslandırıyor. YTB, mezun dernekleriyle “soft power” olarak bu öğrencilerle ilişkisini devam ettiriyor.

Uluslararası öğrencilerden oluşan bir diaspora var. Bu diaspora, Türkiye’nin dış politika vizyonuyla ne derecede uyumlu hareket ediyor?

O yönde bir parametreye maalesef vakıf değiliz. Sadece çeşitli gelişmelerle şahit olabiliyoruz. Örneğin Suriye’de yönetim değişiyor ve Suriye Dışişleri Bakanlığı’na Türkiye’de eğitim almış biri atanıyor. Böyle vesilelerle Türkiye mezunu isimler gündeme gelebiliyor. Ya da Maarif Vakfı gibi........

© Perspektif