Çaresiz Stratejiler, Aile Yılı veya Havalar Güzel Olsun!
Modern hayatın ritmini, işleyişini, dinamiğini görmeden, konuşmadan, tartışmadan “aile çok kıymetli, boşanmalar çok kötü, çocuk sayısının mutlaka artması lazım” gibi yakınmalarla meseleyi gündem etmek “Havalar güzel olsun!” temennisinden öte bir anlam taşımaz. Yapıyı, işleyişi, ilişkiyi görmezden gelerek sorun çözebileceğini düşünmek, Baudrillard’ın ifadesiyle “çaresiz stratejiler” ile iş görmeye yeltenmektir.
- ABDULBAKİ DEĞER
- 10 Şubat 2025
Sosyolog Wright Mills, Parsons’ı hedef tahtasına oturttuğu değerlendirmesinde şu çarpıcı tespitte bulunur: “Grand Teori, sentaks sarhoşluğu yüzünden, semantik konusunda kör olup çıkmıştır. … Grand Teorici’ler sentaktik anlamla öylesine fazla ilgilenmekte, semantik referanslar alanındaki düşüncelerinde öylesine yaratıcılıktan uzak kalmakta, çok yüksek düzeyde soyutlamalara öylesine kapılmış, yaptıkları tipolojileri ve bunlar için gerçekleştirdikleri çalışmalar ortadaki sorunları sistematik bir biçimde; yani açık ve düzenli bir biçimde tanımlamakta ve bu sorunları çözme çabalarımızda bize yol gösterici olmaktan çok, kavramlar üzerine oynanan kuru ve verimsiz bir oyun olarak kalmaktadır.” Gerçekliğin tüm koordinatlarını verme iddiasının aşırı soyutlukta gerçeklikle bağını yitirmesi ile mi karşı karşıyayız yoksa gerçekliği mevcut haliyle muhafaza etmek ve meşrulaştırmak için yürütülen stratejik bir hamleden mi bahsetmemiz gerekiyor, iyice üzerinde durmak lazım gerçekten.
Türkiye’de ve muhtemelen dünyanın pek yerinde yürürlükteki egemen yaklaşım biçimi Mills’in çözümlemesinden çok uzağa düşmüyor maalesef. Geçenlerde yapılan bir törenle 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edildiği paylaşılmıştı. Törende ailenin öneminden, karşı karşıya olduğu açmazlardan, problemlerden bahsedildi. Ailenin mutlaka korunması gerekliliği vurgulandı. Devletin konu ile ilgili ciddi kararlar alıp hayata geçirileceğinin altı çizildi vs. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı da aynı çerçevede konuştular.
Türkiye’nin Varoluşsal Meselelerini Sembolizmde Kaybetmek
Nihayetinde “Aile Yılı” ile hükümet, bu konunun Türkiye’nin varoluşsal bir meselesi olduğunu, gerekli tedbirlerin hayata geçirilmesinin elzem olduğunu belirtti. Bu tespite ve temenniye ilişkin anlamlı bir itirazın dile gelmesi de çok mümkün değil açıkçası. Çünkü Erdoğan’ın da konuşmasında paylaştığı istatistikler, Türkiye’de herkesin kabul ettiği ve tedirgin olduğu istatistikler: “2001 yılında toplam doğurganlık hızımız 2,38 iken, bugün bu rakam 1,51’e düşmüştür. Nüfusun yenilenme düzeyinin 2,1 olduğu dikkate alındığında, durumun vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Yıllık nüfus artış hızımız ise 2002 yılında binde 7 iken, 2023’te binde 1,1’e gerilemiştir. Çocuk ve genç nüfusumuz azalırken, yaşlı nüfusumuz tarihimizde ilk defa yüzde 10’un üzerine çıkmış, ortalama yaşımız da 34 sınırına dayanmıştır. Tüm bunlarla birlikte evlenme yaşı önemli ölçüde yükselmiş, boşanma oranları ise aynı nispette artmıştır. Evlenme hızı 2023’te binde 6,63 olarak gerçekleşti. 1.000 nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden ‘kaba boşanma hızı’ ise 2,01’e çıktı. Boşanmaların yüzde 33,4’ünün evliliğin ilk 5 yılı içinde, yüzde 21,7’sinin ise evliliğin 6 ila 10’uncu yılları arasında meydana geldiği göze çarpıyor. Ülkemizde ilk evlenme yaşının kadınlar için 26’ya, erkekler için ise 28’e yükseldiğini görüyoruz. İlk anne olma yaşı, geçmişte görülmemiş biçimde, 29’u aşmış vaziyette.”
Kültür ve medeniyet değerlerimize, inanç kodlarımıza yönelik vurgularla mimarisi yapılandırılmış konuşmaların durum tespiti ile ilgili kısmına, yukarıda da belirttiğim gibi kimsenin itirazda bulunabileceğini zannetmiyorum. Bu açıdan hepimizin ortak bir tespitte mutabık kalması, esasında anlamlı mesafe alış için çok önemli bir imkân. Ancak doğru bilgilerden oluşmuş tespitlerden hareketle makul bir çözümün kendiliğinden geleceğini düşünmek ise aşırı acelecilik olur. Çünkü “boşanmaların artması, nüfus artış hızının düşmesi vs.” gibi hususları birer maddi veri olarak tespit etmek ayrı bir şey, bu maddi verileri sosyolojik bir analize, çözümlemeye tabi tutmak bambaşka bir şey. Eğitimde başarısız olduğumuzu LGS, YKS, KPSS verileriyle söylemek ile başarısızlığımızın yapısal nedenlerini ortaya koymanın bambaşka şeyler olması gibi. Burada da sorunun dile gelmesi ile anlamlı bir çözümün kendiliğinden geleceği şeklinde bir kolaycılık çıkıyor karşımıza. Aileye, evliliğe ilişkin söylenen onca şeyden sonra sıralanan maddelerin........
© Perspektif
