Ekonomide bardağın dolu tarafı: Arabuluculuk misyonu ve küresel fırsatlar
İki yıldır devam eden dezenflasyon programı, tam da faiz indirimleri gündemdeyken gelen iç ve dış kırılmalar ve buna eşlik eden rezerv çıkışlarıyla iyice sıkılaşmak zorunda kalan para politikası hem üretenler hem de piyasalar tarafında beklentilerin bozulmasına dolayısıyla da gidişat hakkında olumsuz bir algıya yol açmıştı.
Bu algının başlangıçta beklenti kaynaklı bir kırılma olarak tariflense de yüzde 48,8’lere varan faiz ve bankaların aylık kredi kısıtlarıyla mal enflasyonu tarafında bir trende dönüşmesinin yüksek olasılıklı olduğunu söyleyebilirim. Bu ifademin mealini yazacak olursam da faizler bu kadar yüksek seviyede bir müddet daha giderse; çok yakında malların fiyatının bu defa kıtlık nedeniyle yükseldiğine şahit olacağız. Çünkü gıda gibi temel ihtiyaçlara yönelik talep, bir yere kadar düşebilir ve fakat serbest piyasada üretim yapanlar yüksek faizin götürüsüne katlanmak yerine getirinin cazibesine kolayca kapılabilir.
Yukarıda manzara hiç kuşkusuz bardağın boş tarafını göstermekle beraber, önemlidir. Ancak bu yazımda daha çok bardağın dolu tarafına odaklanmayı tercih ettim aksi halde objektif olmazdı.
Türkiye, son yıllarda Afrika, Asya, Ortadoğu ve Avrupa olmak üzere son derece geniş bir coğrafyada en kritik krizlerde arabuluculuk rolü başta olmak üzere son derece başarılı bir diplomasi yürütmüştür. Hatta bu başarılı faaliyetler Batı basını tarafından bir dönem çok eleştiri almış ve Türkiye yayılmacı olmakla suçlanmıştır. Oysa binlerce yıllık tarihimizden de okunacağı üzere Türk yayılmacılığı faşizm, ırkçılık hatta misyonerlik gibi Batı emperyalizmine mahsus bir takım unsurları içermez ve bilakis tarihte........
© Para Borsa
