menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bazı şeylerin bedeli ağır olur: Soykırım gibi…

15 0
07.07.2025

İsrail, Filistin’i işgal ettiğinden bu yana yalnızca Filistinlilere değil, içinde bulunduğu coğrafyadaki tüm ülkelere karşı da mütecaviz — hatta çoğu zaman sınırı aşan — insanlık dışı saldırılar düzenlemeye devam ediyor.

Geçtiğimiz ay İran’a düzenlediği saldırıyla 12 günlük bir savaşı başlatan İsrail, ABD ve İngiltere gibi ülkelerin açık desteğini almasına rağmen savunma gücü zayıfladığı için hedeflediği sonucu elde edememiş ve sonunda ateşkesi kabul etmek zorunda kalmıştır. Kazananı olmayan bu savaşı ve İsrail’in bölgedeki doymak bilmeyen hırsını rasyonel zeminde yorumlamak zaten mümkün değil; ancak bu tutumun ardındaki ideolojik motivasyonu görmek için tarihe bakmak elzem.

Ve bakıldığında görülecek ki; Netanyahu’nun, kendi halkını bile çileden çıkaran bu saldırgan tutumunun nedeni yalnızca hakkında açılan yolsuzluk davaları ya da Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından “sembolik” de olsa savaş suçlusu ilan edilmesi değildir. Bu tutumun ardında yatan ve on yıllardır Filistin halkına cehennemi yaşatan ideoloji; açık bir intikam temasıdır. Bu da literatürde Begin Doktrini olarak geçmektedir.

Begin Doktrini, adını 1977-1983 yılları arasında İsrail Başbakanı olan Menachem Begin’den alır. Ve bu doktrin, İsrail’in düşman ülkelerin nükleer silah geliştirmesini önlemek amacıyla “önleyici saldırı” yapma hakkını kendisinde görmesini temel alır. Dolayısıyla bu anlayışa göre; “Eğer düşman bir devlet nükleer kapasite kazanmak üzereyse, İsrail beklemeyecek; önleyici bir askeri........

© Para Borsa