Çocuklu Kadın Mahpusların Bitmeyen Çilesi
Geçtiğimiz hafta Dilek İmamoğlu, Emine Erdoğan’a vicdani bir çağrı yaparak, Silivri’den farklı illerdeki cezaevlerine sevk edilen İBB davasından tutuklu kadınlar için destek istedi. Çağrıda; çocukların farklı illerdeki annelerini ziyarete gidemediklerine, bu politikanın annelerle çocukları ayırdığına da dikkat çekildi.
Dilek İmamoğlu’nun çağrısı, siyasi açıdan pek çok eleştiriye maruz kaldı tabii. Dikkat çektiği sorundan çok “Nasıl Emine Erdoğan’a çağrı yapabilir?” yanıyla ele alındı. Fakat ortada bundan daha büyük bir mesele var.
Tutuklu ve hükümlülerin, ailelerinden ve ikametgahlarından kilometrelerce uzak şehirlerde bulunan cezaevlerine sevk edilmeleri, Türkiye’de yıllardır yürütülen bir politika.
Hatta en son Kısa Dalga internet sitesi için hazırladığım “Cezaevleri” başlıklı 5 bölümlük yazı dizisinin 4. bölümünde de bu konuya değinmiş (https://kisadalga.net/haber/detay/cezaevleri-yazi-dizisi-4-aile-yok-mahkeme-yok-tecrit-var_101996), böylelikle mahpusların, aileleri ve dış dünyayla bağlarının koparıldığını belirtmiştim.
Türkiye cezaevlerindeki tecrit ve yalnızlaştırma politikasının bir parçası olarak hayata geçirilen bu uygulamanın en büyük mağdurları, yoksul mahpuslar.
Haftada bir kapalı görüş, ayda bir de açık görüş yapabilme hakları bulunan mahpusların aileleri, şehirlerarası yolculuk ücretlerini (uçak değil, otobüs) karşılayamadıkları için genellikle ayda bir açık görüşe gitmeyi tercih ediyorlar.
Lakin açık görüş seyahatleri de oldukça masraflı zira bir mahpusun eşi, çocukları veya anne babası hem gidiş hem de dönüş bileti almak zorunda. Dolayısıyla kimin görüşe gideceğine dair bir seçim yapmaları kaçınılmaz. Bu kadarla da bitmiyor. Cezaevleri şehir merkezlerinin oldukça dışına inşa edildiğinden, şehre ulaşan ailenin, cezaevine gidebilmek için de en az iki vasıtayla aktarma yapması gerekli. Yaşlı ve hasta ailelerle çocuklar için oldukça zorlu bir parkur bu.
Açık görüş süreleri ise asgari yarım saat, azami 45 dakikayla sınırlı. Tüm yol masrafı, 45 dakikalık bir görüşme için yapılıyor anlayacağınız.
Aileler, yakınlarıyla görüşebilmek için cezaevlerinde bulunan çeşitli arama noktalarından geçmek zorundalar. Özellikle yüksek güvenlikli cezaevlerinde, ziyaretçilere çıplak arama uygulanabiliyor. Arama yöntemleri, her cezaevinde aynı olmamakla birlikte, ailelerin insan onuruna aykırı bir aramaya maruz bırakılmayacaklarının ve çocuk ziyaretçilerde travmatik etkiler yaratabilecek arama biçimlerinin uygulanmayacağının hiçbir garantisi yok.
Kamuoyuna mal olmuş ve tanınmış isimlerin ziyaretçileri, bu açıdan daha şanslıyken, ismi bilinmeyen binlerce mahpusun ailesi, sanki onlar da suçluymuşçasına aranabiliyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi yine bazı cezaevlerinde, açık görüş esnasında ailelerle mahpusun temas etmesine izin verilmiyor.
Dışarıda küçük çocuklarına bakabilecek akrabası bulunmayan kadınlar, genellikle çocuklarını da bulundukları koğuşa aldırıyorlar. Tabii belli bir yaş sınırı var.
Siyasi davalardan yargılanan kadın tutuklu ve hükümlülerin koğuşlarında, çocuklar için nispeten daha sağlıklı bir ortam mevcutken, adli kadın mahpuslar, o kadar şanslı değil.
Küçük çocuğunu bulunduğu kalabalık koğuşa getirten bir adli kadın mahpus, çocuğunun çeşitli suç gruplarından kadınlarla yan yana kalmasını, küfür, kavga, sinir krizi veya gürültünün eksik olmadığı bir ortamda yaşamasını da kabullenmiş........
© P24
