Barış Sürecinde Gerçekler ve Yalanlar
Barış sürecinin kesintiye uğrayacağını ve sonuca varmayacağını düşünen, buna inanan, başta ulusalcılar olmak üzere tüm kesimler, şaşkın ve kaygılı. Zira PKK, 12 Mayıs’ta yaptığı yazılı bir açıklamayla örgütün feshedildiğini duyurdu.
Oysa ulusalcılar önce “Devlet Bahçeli aslında sürece karşı ve bozacak” demişti. Gelişmeler üzerine bu senaryo, “Erdoğan sürecin ilerlemesini engelliyor, Bahçeli Cumhur İttifakı’nı bozarak CHP ile ittifak kuracak” şeklinde güncellendi. Tutmayınca, Trump’ın ağzından çıkacak kelimelere ve İsrail’in Türkiye’yi de hedef alan saldırganlığına odaklandılar. Bu da olmadı. Geriye tek umut kalmıştı: “Yok yok, örgüt kendini feshetmez.” Fakat PKK tarafından fesih açıklaması da yapıldı.
Tutunacak dalları kalmayan kesimler, bu defa PKK’nin açıklamasını cımbızlamaya, metne, Türkiye’nin açıklaması muamelesi yapmaya başladılar. Garip olan, şimdiye kadar hiç PKK açıklaması okumamaları, hatta örgütün bakış açısından bihaber olmalarıydı.
Vaveyla başladı; Lozan feshedilecekti, örgüte federasyon sözü verilmişti, ülke bölünecekti, tabii her zamanki gibi laiklik yine elden gidecek ve şeriat gelecekti. Bu denli ciddi iddia ve tahlilleri yaparken argümanları neydi peki? Sadece PKK’nin açıklama metni.
Olumsuz ve kanlı biten eski çözüm süreci nedeniyle bugüne dair temkinli, şüpheci ve güvensiz yaklaşımlar anlaşılabilir. Lakin her kelimeden, mimikten absürt anlamlar çıkaranlara ve sanki dediklerinin altı doluymuş gibi kışkırtıcılık yapanlara ne demeli?
Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan Kürt sorununda çözüme yaklaşılmış, barış ihtimali hiç olmadığı kadar güçlenmişken, altı boş kışkırtmaların iyi niyetli olduğunu söylemek zor.
Elbette, kışkırtıcılık yapanların, üstenci statükolarının bozulmasını istemeyen ulusalcı kesimlerle CHP iktidara gelsin de o vakte kadar ne olursa olsun, düşüncesindekilerden oluştuğunu görmek, tabloyu daha da netleştiriyor.
Soralım öyleyse, Kürt sorununun çözülmesi ve Türkiye’de barışın hâkim olması mı daha önemli sizin için, yoksa tuttuğunuz ya da beslendiğiniz partinin iktidara gelmesi mi? İkinci seçenek, kendi dar çıkarını, halkların çıkarlarının önüne koymak demektir.
Birbirine karışmasın; Ak Parti ve MHP’yi, geçmişte yürüttükleri politikalar ve bugünkü tutumları ekseninde eleştiren, iki yüzlü bulan, güvensizlik duyanlar haklılar. Lakin dürüst olalım, bugün bırakın Türkiye’yi, dünyada, konjonktürel politika........
© P24
