Film Korsanları Yeniden Denizlere Açılıyor!
Yazının başında savunmamı vermek isterim. Bu yazı, telifli içeriğe bedava ulaşmayı öven, bunu marifetmiş gibi anlatan bir yazı değil ama “korsandan film izlemenin” duygusunu da anlayalım istiyorum. Üçüncü dünyada bu neredeyse bir zarurete dönüşüyor. Bizler telifli içeriğe kolayca ulaşamayan, artık ülkesinde Blu-ray, DVD satılmayan, coğrafi kısıtlamalar ve tuhaf sinema yasaları yüzünden filmlere-dizilere ulaşamayan ya da çok geç ulaşanlarız. ABD’de yaşıyor olsaydım muhtemelen bu yazıyı yazmazdım ama burası Türkiye!
Bu yazının giriş kısmı Youtube’da izlediğim bir videodan yola çıkarak yazıldı. Sonra rotayı Türkiye’ye çevirince kendi fikirlerimi ekleyerek geliştirdim. O videoyu izlemenizi de şiddetle öneriyor ve paylaşıyorum.
Bir dönemin sesini hatırlayanlar vardır. O tiz, cızırtılı, uzaylı uğultusuna benzeyen 56k modem sesi. İnternete bağlanmak, bir sesin içinden geçmekti o zamanlar. O sesin sonunda karşımıza çıkan dünya, bugünkü gibi bir “hizmet” değil, bir umuttu. Her dosya, her bağlantı, her satır yeni bir olasılıktı. O ses, özgürlüğün sesiydi.
İnternetin ilk yılları, belki de insanlığın en saf paylaşım dönemiydi. İnsanlar sahip olduklarını satmak için değil, paylaşmak için yüklüyorlardı. Müziği, filmi, oyunu, yazılımı… Hepsi bir dayanışma biçimiydi. O dönemde kimse “abonelik” nedir bilmezdi. Her şeyin parayla alınmadığı bir dünyayı, kısa bir süreliğine de olsa yaşadık.
Napster Kuşağı: Paylaşmanın Ayıbı Olmaz
1999’da bir üniversite yurdunda Shawn Fanning adında genç bir adam Napster’ı kurduğunda kimse bunun müzik endüstrisini sarsacağını tahmin etmedi. Napster, sadece bir uygulama değil insanların birbirine el uzattığı bir ağdı. Herkesin masasındaki şarkılar, bir başkasının hayatına karışıyordu. O yıllarda bir MP3 dosyasını paylaşmak, birine hediye vermek gibiydi.
Sonra bu iyimserlik sert bir duvara çarptı. Müzik şirketleri gelir kaybetmeye başlayınca savaş açtılar. Metallica’nın kendi dinleyicilerine dava açtığı günlerdi o günler. Sanatçıyla hayran arasındaki ilişki ticarete yenildi. Oysa insanlar müziği çalmak için değil ulaşabilmek için indiriyordu. Çünkü müzik şirketleri kültürü kısıtlamıştı.
Napster kapandı ama LimeWire ve Kazaa doğdu. Her yasak paylaşımı büyüttü. Birinin kapısını kapattılar ötekisi açıldı. Korsanlık denilen şey aslında dayanışmanın illegal biçimiydi.
Netflix Dönemi: Kolaylığın Ahlakı
2000’lerin sonunda Netflix sahneye çıktı. Önce internetten DVD kiralayarak Blockbuster mağazalarını bitirdi sonra işi dijitale döktü. Tam zamanında çünkü teknoloji yüksek görüntü kalitesine sahip filmleri yayınlamak için yeterince gelişmişti.
O zamana kadar korsanlık hem suçlu hem kahramandı. Netflix bu gri bölgeyi yok etti. Ucuz,........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein