menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

‘TÜRK FOTOĞRAF TARİHİNE İZ BIRAKANLAR’

22 0
01.04.2024

‘Türk Fotoğraf Tarihine İz Bırakanlar’ serimizin bu haftaki konuğu Ankara Fotoğraf Sanatı Derneği’nin kurucularından ve ilk başkanlarından fotoğraf sanatçısı Kemal Cengizkan. Cengizkan bize AFSAD’ın ilk yıllarındaki kuruluş felsefesini anlattı ve kendi fotoğraf çalışmalarından özellikle Tacikistan, Afganistan sınırında gerçekleştirdiği S’yomka ve Dora Günel’le yaptığı İçkalpakçı Çıkmazı'ndan söz etti. Kemal Cengizkan’ın AFSAD ile ilgili anlattıkları yakın fotoğraf tarihimizde, fotoğraf sanatçılarının ilk örgütlenme çabaları açısından önemli bir tanıklık sunuyor. Değerli sanatçımızın hayatından kesitleri sizlerle paylaşmaktan onur duyuyorum.

Kemal Cengizkan Bey merhaba, bizler yakınen tanıyoruz ama okuyucularımızın sizi tanıması açısından bize kendinizi kısaca anlatır mısınız?

1950 Ankara doğumluyum. Çocukluk yıllarımda evde fotoğrafla çok iç içe idik, gelen her mektuptan birkaç fotoğraf çıkardı, yılda bir fotoğrafçıya gidilip aile fotoğrafı çektirir, giden mektuplara eklenirdi. Gelen dostlar ve akrabalarla fotoğraf çekilirdi. Bir filme 6x9 cm boyutlu 8 kare çeken babamın körüklü Zeiss-İkon fotoğraf makinesi ailenin kıymetli bir aracıydı. Bende fotoğraf tutkusunun yerleşmesinde İzmir’de fotoğrafçı olan dayımın etkisi çoktur. İlkokul yıllarımda yazın tatil geçirmek için ailece İzmir’e giderdik. Dayım İbrahim Fotocan’ın Konak’ta bulunan fotoğraf stüdyosu Foto Can, İzmir’in önde gelen fotoğraf stüdyolarındandı, İzmir fuarında pavyonu da olurdu. Dükkânda bir gün geçirmek yaz tatilinin en sevdiğim eğlencelerinden biri olurdu. Dükkân, Kemeraltı’nda, Milli Kütüphane Caddesi üzerindeydi. Çekim stüdyosu, makineler, ışıklar ilgimi çekerdi ama en heyecan verici olan yer karanlık oda idi. Fotoğrafın agrandizörde ayarlanması, kartın pozlanması ve developman banyosunda görüntünün gelişmesi büyülü bir iş gibi gelirdi. Banyoların yarattığı o özel koku, gözlerin kırmızı ışığa alışması, görüntünün ve detayların ortaya çıkışının izlenmesi, tırnakların boyanması hep bu büyünün parçalarıydı. Pouva Start marka 6x6 cm’lik fotoğraf çeken ilk fotoğraf makinem de dayımın armağanı olmuştu. Lise yıllarında da fotoğrafa ilgim devam etti. Evimizin alt katındaki mutfağı bir karanlık oda haline getirmiştim. Zeiss-İkon makineye bir ışık kutusu ekleyerek ve tripodu kullanarak agrandizörümü yapmıştım. Böylece kendi fotoğraflarımı basabiliyordum. Lise yıllarımda şehirde dolaşıp fotoğraflar çekmeye başladım. 1969 yılında ODTÜ İnşaat Mühendisliği bölümüne girdim. Türkiye’de sol hareketin yükseldiği yıllardı, üniversite de bu hareketin merkezlerinden birisiydi; ABD büyükelçisi Komer’in arabasının yakılmasına şahitlik ettim. Gerek üniversitede gerek şehirdeki miting ve yürüyüşlere katılıp fotoğraf çekmeye çalıştım. Ancak makinenin kullanımı zor, bir öğrenci için film pahalı idi; bu nedenle çekimlerim sınırlı kaldı.

1975 yılında bir burs kazanıp İngiltere’ye, Manchester’e gittim. Orada ilk işim 35 mm bir makine almak oldu; Nikkormat FTN, ışık ölçümü ve netlik yapabilmek büyük kolaylık idi. Şehirde dolaşıp gündelik hayatı belgelemeye çalışıyordum. Öğrenci yurdunda bulunan iyi donanımlı karanlık oda ise bulunmaz bir nimetti. Bir gün bir kitapçıda Creative Camera dergisine rastladım, Ansel Adams’ın fotoğraflarından bir seçki vardı. Diğer dergilere hiç benzemeyen, siyah beyaz birkaç kısa projenin yer aldığı, güzel basılmış 36 sayfalık ince bir dergi. Bir sonraki sayıda ise Anders Petersen’i tanıdım. Kapanana kadar derginin abonesi oldum. Bu dergide yer alan çalışmaların benim fotoğraf anlayışımı belirlediğini söyleyebilirim.

1976 yılında Türkiye’ye döndüm. 1977 yılında Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’nin kurulduğunu öğrendiğimde hemen üye oldum.

Uzun yıllar AFSAD başkanlığı yaptınız. AFSAD’ın kuruluş amacı neydi, yol arkadaşlarınız kimlerdi hocam? 70’li yıllar toplumsal belgeci anlayışın çok önde olduğu ve kurumsallaştığı yıllardı. Toplumsal belgeci anlayışın fotografik bakışını nasıl anlattınız?

Derneğin kurucuları Sinan Çetin, Merter Oral, Alparslan Aydın, Celal Ertem, Özcan Yurdalan, Ercan Öztürk, Bülent Demirel ve Cüneyt Ayral’dır. Çağdaş Sahnenin içinde bulunduğu mekânın sağladığı olanaklar bir dernek için büyük bir nimetti. Katılım hızla arttı. Eğitim çalışmalarımızda sadece fotoğrafın teknik konuları değil, özellikle toplumsal konuların belgelenmesi, fotoğrafın topluma ulaştırılması gibi konular da ele alınıyordu. Toplumsal belgeci dediğimiz bu anlayışın yabancı ülkelerdeki proje örnekleri anlatılıyor, ‘Arbeiter Fotograf’, ‘Camerawork’ gibi dergiler ve belgesel anlayışın önde gelen fotoğrafçıları tanıtılıyordu. Fotoğrafın belgeci yönü ile ilgilenen ve fotoğrafa toplumsal bir sorumluluk yükleme düşüncesinde olan arkadaşlarla dernek içinde bir araya gelmiştik. Örneğin ben, gecekondulaşma konusunda bir çalışma hazırladığımı, bunu katılımcılarla paylaştığımı ve gecekondu bölgelerinde çekim yaptığımızı hatırlıyorum. AFSAD’ın ilk genel kurulu Eylül 1977’de yapıldı ve ben de yönetim kuruluna girdim. Yönetim kurulunda Ercan Öztürk, Özcan Yurdalan, Alparslan Aydın, Bülent Demirel, Sevim İpekçi, Çağdaş Sahneden Sinan Çetin, Celal Ertem ve Aydın Ener vardı.

1970’li yılların getirdiği örgütlenme ruhu fotoğraf sanatına da yansımış, kitlesel hareketler ve dönemin siyasi yapısını etkilemişti. Solun farklı fraksiyonlarını benimseyen fotoğrafçılardan oluşan AFSAD’da, sizin de içinde bulunduğunuz bir grup üye Maden-İş’in MESS’e karşı yürüttüğü grevi fotoğraflayıp Çağdaş Sahne’de sergiledi. İşçi sınıfı mücadelesini belgeleyen ‘GREV’ sergisi tartışma yaratmıştı ve neden toplandı hocam?

O yıllar işçi sınıfı mücadelesinin yükseldiği, zengin bir muhalefet cephesinin oluştuğu yıllardı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) önemli ve büyük bir kuruluştu. İşçilerin yanı sıra........

© Önce Vatan


Get it on Google Play