Koltuğa yapışan politikacı psikolojisi... Güç bağımlılığı
Siyaset biliminin klasik sorusudur:
“Kimi politikacılar koltuğu neden bırakmaz?”
Yanıt tek nedene bağlı değil; iç içe geçmiş psikolojik, yapısal ve kültürel faktöre dayanır…
Mesela güç isteği; insan beyninde dopamin salgısını artırır fizyolojik haz yaratır.
Bu bağımlılık gibidir; kişi “iktidarda olma hissi” olmadan yaşamakta zorlanır!
Psikoloji dışında da -özellikle otoriter eğilimli- ülkelerde koltuğu bırakmak, sadece mevki değil, dokunulmazlığı, gelirleri ve güvenliği de kaybetmek anlamına gelir…
Demokratik geleneklerin güçlü olduğu ülkelerde, “görev süresi dolunca gitmek” doğal kabul edilir. Ancak lider merkezli, kişiye dayalı siyaset kültürlerinde “devlet eşittir lider” algısı vardır:
- “Ben gidersem ülke dağılır...”
- “Benim misyonum bitmedi...”
Oysa ülkede kurumsal devlet kültürü gelişmişse, kişi değil kurum devam eder. Bu fark, gelişmiş demokrasilerde iktidar devrinin barışçıl geçişini sağlar. Otoriter devletlerde iktidar devri çoğunlukla siyasi krizlere yol açar: Rakibe siyasi yasak getirmek gibi…
Baştaki sorunun sebebi sadece kişisel değil, psikolojik-yapısal-kültürel bileşenlidir…
Daha anlaşılır olmak için soruyu Atatürk siyaset ilişkisi bağlamında da ele alacağım. Çünkü:
Atatürk ile koltuğa yapışan politikacılar arasındaki fark, sadece kişilik farkı değil, aynı zamanda tarih bilinci ve liderlik anlayışı farkı. Mesela, Atatürk koltuğu hiç mülkü görmedi. Biraz daha açayım konuyu:
KOLTUK POLİTİKACIYI LİDER YAPMAZ
Koltuğa yapışan lider........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon