Vicdanda son 'evre'
Evre Başak Clarke’i ilk kez sosyal medyada, kalbime kaya gibi düşen şu paylaşımla tanıdım:
"Yıllar sonra gerçek aşkımı buldum, evlendik ve bebeğimiz oldu. Hayat bana ‘artık mutlu olabilirsin’ dedi sanmıştım ama bugün kanser olduğumu ve oldukça ilerlediğini öğrendim. Hayata karşı inanılmaz içerliyim... Gerçekten hiçbir şeyin mantığı ve adaleti yok. Tam annem kanseri yendi diye sevinirken bu haberi aldım. Bebeğim annesiz büyüsün istemiyorum, sevdiklerim için sonuna kadar savaşacağım."
Kelimelerin ruhunu okumaya yatkın biri olarak, son iki yılda onun hikayesine kimi zaman uzaktan, kimi zaman sadece iki cümleyle, kimi zaman da içimden dilediğim dilek ya da dualarla tanıklık ettim. Evre’ye inanmayı seçmek bir yana, anlattıklarının doğruluğunu sorgulamak aklımdan bile geçmedi. Çünkü herkesi kendim gibi bilirim.
Bu süreçte Evre’nin başına gelenlerle mücadele etme biçimi, kabullenişi, toksik ya da yapaylıktan uzak pozitifliği, ailesi için almaya çalıştığı maddi önlemler beni en ufak bir rahatsızlık duygusuna sürüklemedi; tam tersine, bu şeffaflığıyla Evre kalbimde daha da özel bir yer edindi. Öyle ki yazacağı her mesajı hararetle bekler oldum. Böyle ince, sanatçı bir ruhun dünyadan ayrılma ihtimali bile kalbimi acıtır hale geldi.
KANSERLE RESMİ SAVAŞI SONA ERDİ... AMA...
Birkaç hafta önce Evre, kanserle resmi savaşının sona erdiğini açıkladı. Sadece ben değil, birçok takipçisi derinden sarsıldık. Yaşadığı ülke olan İngiltere’de palyatif bakım merkezine yatırıldı. GoFundMe platformunda iki yıldır yürütülen bağış kampanyası rekor bir hızla destek buldu; sadece birkaç gün içinde hedeflenen miktar olan 200 bin sterline ulaşıldı.
Buraya kadar her şey “normal seyrinde ilerleyen bir hikaye” gibi görünebilir. Ama işin içinde kanser, para ve ölüm döşeğinde olmasına rağmen hala rengini, ruhunu, gücünü kaybetmemiş, üstelik sosyal medya üzerinden hala paylaşımda bulunmaya devam eden bir kadın olunca çarşı pazar karıştı. Bir anda Evre’nin hikayesi düzmece olmakla suçlandı, eski postları gün........
© OdaTV
