menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Açlığın Felsefesi

13 0
20.09.2025

Bu insan canlısı nasıl bir varlıktır böyle; her düşüncesinin altında başka bir düşünce, her davranışının altında başka bir davranış, her katmanının altında başka bir katman bulunduruyor. Aklın, daha sonra da kültürün ona oynadığı bir oyun olmalı bu. Bütün bunların sebebi, her görünenin ötesindeki başka bir gerçeğe işaret eden ve insanın bir türlü doyuramadığı açlık hissidir.

Açlık eksikliktir; eksiklik kurucudur.

Anlaşılabileceği gibi, sadece besin anlamında bir açlıktan bahsetmiyorum – o da var tabii- ama insanın türlü türlü açlığı vardır. Birini doyurduğunda, diğeri/diğerleri açlığını sürdürebiliyor. Mesela bilgi açlığı, öğrenme açlığı, sosyalleşme açlığı, cinsellik açlığı… Ayrıca da kişinin kendine göre –özel ilgi alanı olarak- bir açlık türü icat etmesi çok mümkündür. Bu anlamdaki açlık bir sağlık işaretidir; acıkmamak bir hastalık belirtisi olmalı. Yeter ki insanın açlığını doyurabilme yeteneği elinden alınmasın, o yeteneğinden yoksun kalmasın, kısacası açlığa mahkûm olmasın…

“Günah”, “Suç” gibi bazı tutumlar açlıktan kaynaklandığı gibi, erdem, etik, mutluluk gibi bazı kavramlar da açlık kökenlidir. Zira, ben iyiye, güzele yönelik bir açlık türü olduğunu biliyorum.

Açlık, doğruluk kadar yanlışlığı da besler. Açlık ilk öğretmenimiz, gizli olanı açıkça gösteren, insanı insanla barıştıran, insanı insanla savaştırandır. Bilgimizin tümü, o haşmetli yapıt olan insan açlığının ürünüdür. Psikanalizin babası, tüm bilimin anasıdır. Açlığın talihsizliği şudur ki, insan onu zaman zaman şişirir, abartır, kıyamet işte o zaman kopar. Kimine çok iddialı gelebilir ama şunu söylemek........

© Nokta Haber Yorum