Teknemiz ve Ben
Yazlığımızı aldıktan hemen sonra bir şişme bot edindik. Normalde altı kişilik ama bizlerin çoluk çocuk on, on iki kişi olarak doluştuğumuz, çok işimize yarayan bir deniz aracı. Bir iki sene sefasını sürdükten sonra satıp yine şişme bir bot olarak bir sürat motoru aldık ve tabii yine aşiret halinde içine doluştuk. Bu durumdan biz de yakın dostlarımız da çok memnunken eşim şişme botlardan vaz geçip bir fiber tekneye dönmemizi önerince pek sevinmek gafletinde bulundum. Sevincimin nedeni artık oraya buraya vurup patlatacağımdan korktuğum botlar yerine gelen tekneyi ben de rahatlıkla kullanabilecek olmamdı. Gerçekten de eşim teknemiz gelir gelmez beni kullanmaya teşvik etti. Gafletinde bulundum dememin nedeni ise alındığı günden sattığımız güne kadar her hizmetinin benim başıma kalmış olmasıdır. Tekneye benzin alınacak ya da bizler kullandıktan sonra temizlenecek, bunlar için bir miço ayarlamak zorunda kaldım; yoksa ben yapacaktım. Nitekim miçomuza rağmen yüzlerce kez yıkadığımı bilirim. Kışlayacak, yazın denize indirilip gerekli onarım yapılarak ihtiyaçları karşılanacak hepsi biraz benim işgüzarlığım biraz da sağ olasıca eşimin bana yıkılma alışkanlığı yüzünden başıma kaldı.
Bütün bu işleri tam bir güven duygusu ile bana yıkmıştı, ama ben de zevkle yapıyordum. Yazın büyük bölümünü şantiyelerde geçirmek zorunda olduğu için tekneyi kullanmak zevki de genellikle bana kalıyordu. Oğlum ise o yaşlarda Anne babası ile tatil yapmaktan hoşlanmıyordu, tekneye rağmen.
En büyük zevklerimden biri akşamüstleri hanım arkadaşlarımı toplayıp güneşi batırmak için açılmaktı; beyler genellikle kendi farklı tercihlerine yönelirdi. Her çıkışımızda da yanıma içki, atıştırmalıklar falan alır hep birlikte keyif yapardık.
Böyle günlerden birinde, biz açıklarda alargada (demir atmadan) dururken biraz ötemizdeki iskeleden bir yat hareket etti. Dümende eski Sayın Cumhurbaşkanı Turgut Özal, etrafında kanduraları (erkek Arapların giydiği giysiler) içinde Arap konukları. Özal pek keyifli, gülerek ve tam gaz üstümüze geliyor. Teknemizin........
© ngazete
