Ferdi Tayfur ve Marks
İlk, Marksist Frankfurt Okulu’na karşı Nazi Almanya’sı başlattı ve bu komplo teorisini ABD dünyaya yaydı: Bolşevik kültürü! Yani, komünistler dini yok ederek yerine kendi kültürlerini koyacak...
Ülkemize bunun yansıması Soğuk Savaş ile geldi; Allahsız komünistler…
Kuşkusuz bu komplo teorisinin hiçbir dayanağı yoktu ki unutulup gitti...
Ancak -her ne kadar saptırılsa da- Marksist kültür teorisi yok değildi; 20’nci yüzyıl Marksist teorisyenleri arasında yer alan Lukacs, Gramsci, Ernst Bloch, Walter Benjamin, Adorno, Fredric Jameson, Terry Eagleton’a kadar uzanan birçok düşünür kültürel formların üretimini, toplum ve tarihle olan bağını, kitleler ve sosyal hayat üzerindeki etki ve etkileşimlerini inceledi.
Batı’da özellikle 1960’larda hayli rağbet gören bu tartışmalara, Türkiye’deki sol hareketler duyarsız kaldı. Göstermelik türkü, saz ve kilimi aşamadı!
İşte… Bize özgü olan arabeski bile anlamaya-kavramaya çalışmadı. “Yoz müzik” deyip üstten bakıp geçti…
Keza, ülkemizdeki akademi dünyası bile milyonları etkilemiş bu müziğe dair sadece iki üç çalışma yaptı. İnanılacak gibi değil!
1970’lerde gecekondunun-taşranın arabeski hangi koşullar içinde doğdu ve hangi koşullar içinde yerini 1990’larda şehirli pop müziğe bıraktı? Bu olgu nasıl analiz edilmedi?
Hele toplumu dönüştürmeyi amaçlayan sol, bir-iki üstten ezberci sözle buna nasıl sırtını döndü?
Evet, konuyu Ferdi Tayfur’a getireceğim…
Çocukluğum Çorum’da geçti. Annem, mahalleli kadınları çoluk çocuğu toplayıp Saray Sineması’na götürürdü. Bunlar zengin kız-fakir oğlan aşkını anlatan salon filmleriydi.
Ağabeyim beni Turan Sineması’na götürdü; Yılmaz Güney’in........
© Nefes
visit website