menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Selin Atasoy’un Müziğe ve Hayata Dair Yolculuğu

8 1
27.06.2025

Çocuk yaşta mandolinle başlayan, apartman boşluklarında alkış toplayan bir müzik tutkusu… Bir yanda bilimsel araştırmalar, otizm alanında uzmanlık ve danışanlarıyla geçirilen yoğun mesailer; diğer yanda sahneler, kayıtlar ve kalpten dökülen şarkılar… Selin Atasoy, hem müziği hem psikolojiyi hayatına eşit bir tutkuyla sığdırmayı başaran nadir isimlerden biri. İlk albümü “Hiç” ile görünür kıldığı iç dünyasını, Şehrazat imzalı yeni şarkısı “Eveleme Geveleme” ile yeniden yorumlayan Atasoy’la; müzikle, bilimle, hayalle ve gerçekle örülü çok katmanlı hayatını konuştuk.

Selin Atasoy kimdir? Müzik yolculuğunuzun başlama hikâyesini kendi cümlelerinizle anlatır mısınız?

Çocukluktan beri sevdiğim saatlerce uğraşıp da bıkmadığım aktiviteydi müzik. Tabii ki bizim jenerasyonun olmazsa olmazı mandolinle başlayan, darbuka ile devam eden ama en son gitarda ve sonra piyanoda karar kılınan bir enstrüman çalma hevesi her daim eşlik etti. Apartman boşluğu akustiği çok mühimdi. Bir gün orada kendi kendime söylüyordum ve şarkı bitti, bir alkış koptu. Alt komşular kapıya çıkıp dinlemişler. O herhalde alkışın tadını aldığım ilk andı. Üniversite yılları sahnede şarkılar söyleyerek ve bir yandan master, doktora yaparak geçti. Kendi iş yerimi açınca da sahneyi bıraktım, daha çok yazmaya çizmeye, kayıt yapmaya başladım. İlk albüm de bu kararla çıktı. Çünkü fiziksel olarak da o yoğunlukta sahneyi sürdürmem mümkün değildi, birbirine ters iki hayat biçimiydi.

“Kemancı başımın tacı” diyorsunuz… Çocukluk yıllarınızda sizi müziğe çeken ilk an neydi?

Eve alınan ses kayıt cihazı ve mikrofon diye hatırlıyorum. Zaten müziğe özellikle şarkı söylemeye meraklı bir ailenin içinde büyüdüm ben. Hep şarkı söylenen, dans edilen bir ortamdı. Muhtemelen bu şarkı da o dönemin popüler şarkısıydı ve evde söyleniyordu ve 4 yaşında bir çocuğun bu şarkıyı söyleme çabası da sevimli bulunmuştu.

İlk bestelerinizi ilkokulda yazmaya başlamışsınız. Hatırladığınız o ilk şarkıyı bizimle paylaşır mısınız?

Hiç unutmuyorum ve hala gülüyoruz buna aslında. Birinci sınıftayım güzel yazı defterim var, yazmayı yeni yeni öğreniyorum. Bildiğim tek şey şarkı sözlerinin kafiyeli olması gerektiği ve “Bir gün kaldım nefes nefese dek” “Aşkımın sırrını öğrenene dek” şeklindeki ilk şaheser sözümü yazıyorum. Buradaki “dek” lerin benim için önemini anlamışsınızdır. Kafiyeli olması ve aşk olması yeterli zannetmişim herhalde sözlerde.

Selin Atasoy

Psikoloji eğitiminiz ve müzik kariyeriniz paralel ilerlemiş. Bu iki dünya sizde nasıl birleşiyor?

İkisinin de bizleri iyileştirme gücüne inanıyorum. Psikoloji ve uzmanlığım ve doktoramın olduğu gelişim alanı pratik hayatta zaman zaman hayatın karanlık tarafını sembolize ediyor , müzik bu dönemlerde benim için sanki aydınlık taraf oluyor . Psikolog doktor olarak çalışırken çoğunlukla dinleyen analiz eden, problem çözen yani aslında durmayan bir zihinle günü geçiren bir kimlikken, müzik ifade etmemi, zihnimi boşaltmamı sağlıyor. Belki de en güzel dengeyi bana bu şekilde kurduruyor.

“Ya müzisyen olursun ya psikolog” diyenlere kulak tıkamışsınız. Hiç kararsız kaldığınız zamanlar........

© Müzikonair