Kritik Trump-Zelenski Zirvesinin Perde Arkası: Güç Oyunları, Bir Kez Daha Kürt Açılımı ve Edip Akbayram’ın Ardından…
Hafta boyunca gündemi sarsan Trump-Zelenski görüşmesinde her hamle kritik, her söz hesaplı gibiydi. Önce olan biteni hızlıca özetleyelim.
Trump bir tüccar mantığıyla üst perdeden oyunu açıyor ve nadir elementler talebiyle oyunun rengini baştan belli ediyor. Zelenski de aslında Trump’la görüşmeye barış odaklı değil de daha çok iç politika odaklı gittiğini ve Ukrayna halkına "Onursuz bir anlaşmaya imza atmadım,” mesajı vermek istediğini gösteriyor. Bağımsızlık ve ulusal onur savunucusu olarak yükselmek istiyor… Trump ise paralel evrende Zelenski’yi neredeyse 3. Dünya Savaşı çıkartmakla suçluyor… Aslında böylece Rusya'nın müzakere pozisyonunu destekleyen bir tavır sergiliyor.
Oyunun sonunda Trump Zelenski’ye, barışa hazır olduğunda tekrar gelmesini söylüyor ve perde kapanıyor…
Trump, istese bu tartışmayı kesebilirdi fakat o ve yardımcısı Vance, kışkırtmayı, yani krizin devam etmesini, tırmanmasını tercih ediyor. Çünkü burada asıl mesele, krizi arzulamak, krizden beslenmek…
Daha sonra Elon Musk sahneye çıkıyor ve "Trump ABD'nin başkomutanıdır," diyor; Zelenski’nin kendini yok ettiğini de ekliyor. Musk, Trump'ın politik ve ideolojik savaşında bir nevi keskin kılıcı olarak görev yapıyor. Bu sırada Musk'ın Amerikan kamu yönetimine adeta bir kayyum gibi atandığı, bütün önemli kurumları didik didik ettiği ve Amerikan müesses nizamıyla adeta alay ettiği konuşuluyor. Amerika’nın en kozmik odalarına girip her yeri, her kurumu, her görevliyi inceliyor, didik didik ediyormuş. Şu ana kadar Amerika’da 100 binin üzerinde kamu görevlisinin istifa ettirildiği veya kovulduğu konuşuluyor.
Musk ve Trump'ın, tüm bu agresif tavırlarına karşılık Cumhuriyetçi Parti'nin ileri gelenlerinden de, senatörlerinden de ses çıkmıyor… Çünkü karşılarında, hem sosyal medya gücü hem de ciddi finansal araçlarla donatılmış bir yapı var… Musk tüm bu gücünü bir tüccar, yeni yetme bir kovboy mantığıyla, Amerikan kamu kurumlarını “hizaya sokmak” üzere kullanıyor…
Trump ve Musk'ın, kendi ajandalarını ilerletmek adına nasıl bir güç oyunu sergilediklerini anlamak, bu tür diplomasi trafiğinin perde arkasını daha iyi kavramamızı sağlayacaktır.
BÜYÜK RESİM
Zelensky-Trump meselesini ele alırken, Doğu Avrupa'daki jeopolitik dinamikleri anlamak esas. Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesi ve 2022’de başlayan Ukrayna'ya yönelik geniş çaplı askeri harekat, özellikle Dinyeper Nehri'nin doğusu gibi bölgelerde yoğunlaşıyor. Bu bölgeler, tarih boyunca çeşitli etnik grupların yurdu olmuş ve karmaşık demografik yapılarıyla biliniyor.
Rusya ve Ukrayna arasındaki sınır bölgelerinde yaşanan gerilimler, Ukraynalıların Rus köylerine öteden beri tacizde bulunması ve bu tacizler, çatışmalar bahane edilerek Putin tarafından Ukrayna’ya yönelik başlatılan geniş çaplı işgal harekatı…
Ukraynalılar cesur ve intikamcı bir halktır; Rusların, topraklarını işgalini hazmedemiyorlar. Buna karşı kayda değer bir direnç gösteren Ukrayna, bölgenin verimliliği ve stratejik önemi nedeniyle Rusya'nın hedefinde yer alıyor. Rusya buraları kendi bahçesi olarak konumlandırmaya çalışıyor. Bölge, yüksek verimli alanlar ve alüminyum, bakır, pilatinium, nikel (ki bu değerli madenler özellikle elektrikli araçların bataryalarında kullanılan değerli hammaddelerdir ancak Amerika'da yeterince bulunmamaktadır. Rusya ve Ukrayna gibi Çin topraklarında ise zengin rezervler vardır. Dolayısıyla elektrikli araçların giderek önemini arttırdığı teknoloji çağında Amerika’nın bu alanda Çin’le rekabet edebilmesi için stratejik değeri yüksek olan söz konusu rezervlere sahip olması önemlidir.) gibi değerli maden yataklarına ev sahipliği yapıyor. Dolayısıyla Rusya'nın bu bölgelere yönelik saldırıları, sadece sınır güvenliği bahanesiyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda değerli madenleri ele geçirme ve Karadeniz'e erişim gibi daha büyük stratejik hedefleri de kapsıyor.
Trump - Zelenski görüşmesinde de Trump’ın görüşmeye, nadir elementler ve değerli madenler talebiyle başlaması, bu toprakların stratejik ve ekonomik değerinin altını çiziyor.
Büyük resimde tüm bu yaşananlar, Doğu Avrupa’daki önemli güç mücadelesinin yansımaları olarak okunabilir.
***
Zelenski-Trump görüşmesinde perdenin gerisindeki asıl mesele ABD ile Rusya’nın normalleşmesi. Ukrayna, burada sorununun bir alt başlığından ibaret…
Batı'nın Rusya'nın Ukrayna işgaline vermiş olduğu tepkiler kayda değer olmasına rağmen, aslında Batı'nın savunma sistemlerinin Amerika'ya olan bağımlılığı bu tepkinin sınırlarını çiziyor.
(Bu noktada Amerika’nın geçmişte Irak, Kuveyt ve Afganistan'da gerçekleştirdiği işgaller geliyor insanın aklına. Yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesi… Bunlara karşı Batı'dan ciddi bir kınama sesi bile yükselmemiş olması… Rusya Ukrayna’ya girdiğinde ise seslerin en yüksek perdeden çıkmaya başlaması… Batı'nın çifte standardının açık bir göstergesi…)
Biden yönetimi, Ukraynalılarla daha fazla dayanışma içindeyken, Putin ve Rusya'ya karşı izolasyon politikaları benimsedi. Bu politikalar, sadece akreditasyon kısıtlamaları ve elçiliklerin kapatılması şeklinde değil, aynı zamanda İngiltere ve diğer Avrupa bankaları ile Amerika’nın, Rusya'nın finansal varlıklarına el koyması şeklinde de kendini gösterdi. (Hatta İngiltere'nin, Ukrayna'ya "yardım" adı altında sunduğu finansal desteklerin bir kısmının Rusya'nın dondurulmuş paralarından geldiği de biliniyor.) Bu yaptırımlar ve tecrit politikaları, Putin'i anlaşmazlık noktasında daha da köşeye sıkıştırdı ve uluslararası arenada manevra alanını ciddi şekilde daralttı, onu yalnızlaştırdı. Putin tecrit edildi ve onun için bir “mağdur” elbisesi de kendiliğinden biçilmiş oldu… Uluslararası sahnede onun izole edilmiş bir figür olarak algılanmasını pekiştirdi.
Bu karmaşık tablo içinde, Ukrayna'nın NATO'ya üyeliği gündeme getirildi… İsveç, Finlandiya gibi Baltık konseyi ülkelerinin ittifaka dahil oluşu, aşağıda zaten Zelenski, İngiliz uzun menzilli füzeleriyle, Alman tanklarıyla saldırıyor… Tüm bunlar Rusya’yı adeta startejik bir kuşatma altına alan, daha da izole eden ve Putin'i kışkırtan faktörler arasında.
Bu sırada Trump da sözde kendi mağduriyetini yaşamıştı. Mahkeme kapılarında süründürülmüş, itibarsızlaştırılmıştı. Hak etmedi mi… Belki de fazlasıyla… Ama yönetimi sırasında maruz kaldığı hukuksal ve siyasi baskılar, onun Amerikan siyasetindeki mağdur imajını güçlendirdi…
Tabii bunların hiçbiri ne Rusya’yı ne de Amerika’yı mazur gösterebilir…
KISSADAN HİSSE…
Trump'ın mağduriyet naralarıyla süslenen siyasi kariyeri, nihayetinde onu yeniden Beyaz Saray'a taşıdı. Putin ise dünya sahnesinde dışlanıp izole edilmiş bir figür olarak kalmıştı. Şimdi, sanki iki mağdur ruh birbirine doğru yelken açıyor; mağduriyetlerini bir kalkan gibi kullanarak. Bu durum, mağduriyetin manipülasyonunu en iyi anlayan bizler için yabancı bir senaryo değil; ne de olsa mağduriyet, çoğu zaman kolaylıkla bir iktidar ve bir sömürü aracına dönüşebiliyor.
***
Kasım ayında yapılan seçimlerde Trump’ın yeniden başa geçmesiyle birlikte, bir filin züccaciye dükkanına girmesi gibi, her şeyin altı üstüne geliyor. ABD'nin dış politikada izlediği yol bütünüyle değişiyor. Trump, göreve geldikten sonra, Biden yönetiminin başlattığı pek çok politikayı tersine çeviriyor bu da uluslararası ilişkilerde yeni gerilimlere yol açıyor.
Amerika'nın Ukrayna'ya sağladığı maddi desteğin, özellikle Demokrat Parti'nin kontrolündeki dönemde parti çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanıldığı iddiaları güçlüydü… Trump, bu politikaların tam tersini uygulayarak, Batı ile olan ilişkilerde daha saldırgan bir pozisyon aldı. Özellikle Biden ile işbirliği yapmış Batılı liderlere karşı sergilediği intikamcı tavır, onun uluslararası politikada izlediği agresif stratejinin bir göstergesi oldu.
Trump’ın yaptıkları, gerçekten de bir tür intikam alma olarak okunabilir. Belki kendisini mahkeme kapılarına iten Biden’a karşı, belki Biden’la iş tutan batıya karşı, veya başkanlığının 2016-2020’yi kapsayan ilk döneminde kendisinin alay konusu haline gelmesinin, yeterince entelektüel bulunmamasının, hor görülmesinin, aşağılanmasının, belki de kulağına yediği merminin ya da Amerikan başkanlığında verdiği molanın, fetret devrinin intikamı… Trump dünyaya “haddini bildiriyor.”
Sonuç olarak Trump ilk günden itibaren dünyanın sinir uçlarıyla oynamaya başladı. Günde birkaç dünya lideriyle görüşüp ayar veriyor. Zelenski görüşmesi de bunun bir göstergesiydi.
Bu sırada Trump ikinci kez seçildikten sonraki ilk kongre konuşmasını yaptı ve deyim yerindeyse esip gürledi.
"Amerika geri döndü,” diyen Trump, 6 haftada 100 kararname imzaladığını vurguladı. Diğer ülkeler tarafından “kazıklanma” hissine son vereceğini ve kendilerine vergi uygulayan ülkelere aynı şekilde........
© Muhalif
