Lübnanlılaştıramadıklarımızdan mısınız
“Açılım”, “saçılım”, “süreç” sözcükleri havalarda uçuşur, Cumhur İttifakı elindeki çomakla hepimizin beynini karıştırmayı sürdürürken İttifak’ın küçük ama gerçekte büyük ortağı Devlet Bahçeli bombayı patlatıverdi. Devlet beyimize göre artık Türkiye yeni bir evreye giriyordu ve Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olması gerekiyordu; biri Alevi, öbürü de Kürt. Eh, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan da bundan sonra Türkiye’de Türk-Arap-Kürt kardeşliğinden söz etmiş, bunun böyle olması gerektiğini söylemişti. Eyvallah da, isterseniz cumhurbaşkanı yardımcılarının sayısını çoğaltalım; mesela, çerkez, arnavut, laz, boşnak, gürcü, ermeni, rum, yahudi, süryani, keldani, yezidi. Ülkemizde pek çok etnik, dini ve mezhep kimliği var da hepsi Türkiye Cumhuriyeti Devleti ismi altında bir arada yaşıyor.
Hezeyanı bırakıp gerçeğe dönelim. Şu anda Cumhurbaşkanı Yardomcısı Cevdet Yılmaz bir Kürt. Hatta geçenlerde DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan bir TBMM oturumunda Cevdet Yılmaz’ı Kürtçe selamladı. Devlet bey, dükkan senin, güzel hatırına ona bir de Alevi ekleyelim. Mesele bu kadar basit, öyle mi? Mugalatayı bırakın artık.
Tabiri mazur görsün ama Devlet Bey’in bu hezeyanına Alevi Düşünce Ocağı Derneği’nden (ADO) tokat gibi bir tepki geldi. ADO’nun yazılı bildirisinde bakın neler deniyor:
“Kimlik sorunu ve vatandaşlar arasında eşitlik sorunu , eşitlik sağlanarak çözülür; eşitsizlikler yaratan kotalarla çözülmez. Bizler, lütfedilen ‘kotalar’ ya da ‘koltuklar değil, kimliklere yönelik ayrımcılıklara, kayırmalara ve eşitsizliklere son verilmesini, kimliklere yönelik nefret söylemiyle mücadele edilmesini ve hukukun üstünlüğünü talep ediyoruz.
“Türkiye’ye gereken, bir başkan yardımcısının Alevi ya da Kürt olması değil, Alevi, Roman ya da Kürt bir vatandaşın başkanlığına engel olmayacak bir düzen, bir kültürel iklim kurmaktır. Bunun için liyakatın her alanda esas olmasını sağlamak hem gerekli hem de yeterlidir. “
Bildirinin son bölümünde de şu ifade kullanılıyor:
“Aydınlık bir gelecek, eşitlikçi ve çoğulcu bir toplum kurmanın yolu geçmişte kalan ‘millet sistemi’ değil, hukukun üstün olduğu çoğulcu ve eşitlikçi bir demokratik toplum kurmaktır.”
Demek ki neymiş? Önce hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir toplum kurmak esasmış.
Beyler, biraz ciddiyet lütfen. Gölge oyunu oynamayı bırakın. Halkı kendiniz gibi cahil........
© Muhalif
