menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KUL/SÖYLE HİTABI İNSÂNADIR

8 0
24.10.2025

Kul” ifâdesi Arapça’da “söyle/bildir/açıkla” anlamına gelen bir emir kipidir ve Kur’ân’ın birçok sûre ve âyeti bu kelime ile başlamaktadır. Şüphesiz bu hitabın ilk muhatabı Kur’ân’ın kendisine indiği Hz. Peygamber’dir ve genelde çevresinde bulunanlar tarafından sorulan bir soruya cevap vermesi istenen âyetlerde bu kelime başta yer almaktadır. “İhlâs Sûresi” de “Kul” emri ile başlayan sûrelerden birisidir ve ilk âyeti şöyledir: “De ki: ‘O, Tek Allah’tır.[1] Bu âyetin içerisinde “Ahad” ismi geçmesine rağmen birçok meâl ve tefsirde “De ki: ‘O Allah, birdir” şeklinde yapılan çeviri ne yazık ki doğru bir çeviri değildir. Çünkü “Ahad” ismi “bölünemeyen tek” demektir ve “Mutlak Varlık”ın “Ahadiyyet” mertebesindeki tekliğine işâret eder. “Bir”in karşılığı ise “Vahid”dir ve bu “bölünebilen/çoğalabilen bir” demektir ve “Mutlak Varlık”ın kendini bilinemezliğinden bilinebilirliğine dönüştürdüğü “esma ve sıfatlar” mertebesi olan “Vahidiyyet” mertebesine işâret eder.

Şimdi bu bilgilerden sonra “Kul huvallâhu ehad” âyetine tekrar baktığımızda bu ifâde de geçen isimlerin sırasıyla “Hû, Allah ve Ahad” olduğunu görmekteyiz. Hû, Allah’ın “Hüviyyet”ini göstermektedir. Yâni Allah’ın, âlemin/varlığın/eşyânın batınında/gaybında gizli olan hakîkati/mahiyeti/aslıdır. Buna Allah’ın varlıktaki veyâ iş ve oluştaki sürekli tecellî eden şe’niyeti/realitesi diyebiliriz. Başka bir ifâde ile buna “Kesrette Vahdetin Seyri” de diyebiliriz. Âlem/varlık bir “Araz”dır. Yani kendi kendine varlık bulamayıp, başka bir cevherle meydana gelmiştir. Bu nedenle zâtî ve fıtrî olmayıp iğreti ve değişmesi mümkün olan sıfatlardır. Bu sıfatların çokluğuna karşılık “hüviyyet” birdir.

Allah ismi “Mutlak Varlık”ın “Vahidiyyet” mertebesinde aldığı isimdir ve tüm isimlerin toplamıdır. Başka bir ifâde ile Mutlak Varlığın “bilinmeyi arzu ederek” nüzûl ettiği Esmâ ve Sıfatlar mertebesidir. Artık Ahadiyyet’in yerini Vâhidiyyet almıştır. Bu mertebedeki Hakk artık mutlak bir sûrette kendi kendine yeten değildir; zira âlemin Allah’a ihtiyâcı olduğu gibi, Allah’ın da kendi tarafından âleme ihtiyacı vardır. Bu durumda her ikisi arasında bir “karşılıklı ihtiyaç[2] bağıntısı mevcuttur. Bu ihtiyaç bağıntısı karşılıklıdır ve şöyle izah edilir: “Âlem mevcûdiyeti bakımından Hakk’a ve Hakk da tecellîsi bakımından âleme muhtaçtır.

Ahad” ismi ise “Ahadiyyet” mertebesiyle ile ilgilidir ve “Mutlak Varlık”ın Makam-ı Gayb’daki beşerin bilgisine ve idrâkine asla konu olamayan bilinememezlik yönüdür veya başka bir ifâde ile “Gizli Hazîne” denilen........

© Mir'at Haber