MÜSLÜMANLARIN PARÇALANMIŞLIĞI KADERLERİ MİDİR?
MÜSLÜMANLARIN PARÇALANMIŞLIĞI KADERLERİ MİDİR?
13-16 Kasım 2025 tarihleri arasında Ankara Kızılcahamam’da, Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformunca; “İslam Birliği ve Türkiye’nin Geleceği” konulu oturumlar düzenlendi. Dört gün boyumca devam eden programa, Türkiye’nin ve dünyanın farklı bölgelerinden akademisyenler, İslamî hareket mensupları ve 45 ilden sivil toplum temsilcileri katıldı. Biz de Kızılcahamam’da idik ve ilgi ile izledik.
Toplantının sonuç bildirgesinde de yer aldığı gibi, konuşmacıların dikkat çektiği ana konular şunlardı:
“Müslümanların birlikteliği, Kur’an-ı Kerim’de yer alan “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.” (3/Âl-i İmran:103) emriyle sabit şer’î bir zorunluluk ve yükümlülüktür.
İslâm birliği düşüncesi, 19. yüzyılda türemiş ideolojik bir kavram değil, bir Müslümanın ve Müslümanlığın bizzat içinde mündemiç, parçalanmaz ve ayrışmaz bir özelliğidir.
İslâm ülkeleri arasındaki birliğin önündeki temel iç engeller; İslâmî şuur eksikliği, devlet-millet ayrışması, ırkçılık, mezhepçilik ve sınıfsal farklılıkların aşırı artmasıdır. Dış engeller de; Batı hegemonyası, sömürüsü, jeopolitik çatışmalar ve İslâm coğrafyasının kalbini, sömürgeci bir anlayışla kontrol altına almayı hedefleyen Büyük İsrail Projesidir.
Türkiye, sahip olduğu tarihi tecrübe ve kültürü dikkate alındığında, İslâm Birliği projesine öncü bir rol üstlenebilecek güçlü bir ülkedir. Bu sebeple Türkiye, İslamlaşmasını kuvvetlendirerek ve ulus-devlet anlayışının sınırlayıcı kalıplarını aşarak yeni bir düzen iddiasını güçlü bir şekilde sürdürmelidir. Türkiye’nin “Dünya beşten büyüktür” tezi, küresel vesayet sistemine karşı fıtrî, insanî ve İslâmî bir meydan okumadır ve bunun hayata geçirilmesi tüm Müslümanların ortak sorumluluğudur.
Müslümanların günümüzdeki parçalanmış görüntüsü, siyasal beden bütünlüğünün yok edilmesiyle doğrudan ilişkilidir. Halifesizlik, son yüz yıldır İslâm dünyasının kendi kararıyla değil, mağlubiyetin bir sonucu olarak dayatılmış anormal bir durumdur. Halifeliğin kaldırılması, Türkiye’nin çağdaş uygarlık yolunda kat ettiği bir devrim değil, yenilgide bize yapılmış bir dayatmadır ve Türkiye’nin 2 milyar Müslümanın liderliğini yapabilecek iktidar konumunu kaybetmesi anlamına gelir.”
Bu bağlamda biz de deriz ki: Müslümanların dünya üzerindeki dağınıklığı ve başsızlığı, onların perişanlığının birinci sebebidir. Osmanlının parçalanmasından sonra, emperyalist Batı dünyası, cetvelle sınırlar çizerek İslam coğrafyasını parçaladı, kendi kültürünü yerleştirdi ve kendine sadık olacak tasmalı-kukla liderleri de başlarına koyup -görünüşte bağımsızlıklarını vererek- çekildi. Fakat sömürü hortumları sürekli varlığını devam ettirdi. Hafif milli kıpırdanışta hemen müdahale edildi, istemedikleri idareciler başa geçtiğinde darbelerle indirdiler. 1992’de Cezayir’deki........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein