DERDİM BANA DERMAN İMİŞ
DERDİM BANA DERMAN İMİŞ
Derdi olmayan var mıdır bu alemde? Herkesin derdi kendine göre. En ağır belaları peygamberler üstlenir, sonra Allah’a yakınlık derecesine göre dert, insanın başına gelir, diye söylenir. Geçmişte Allah dostu olanlar kırk gün üzülecekleri bir hadise ile karşılaşmayınca, Allah bizi unuttu mu diye üzülürlermiş. Derdi Allah’ın bir iltifatı gibi görürlermiş. Derdi veren, dermanını da verir, diyerek başa geleni daha çok sabır ve tevekkülle karşılarlarmış. Onların sıkıntılara yükledikleri anlam, bugünkü algımızdan çok farklı.
Modern hayatın bireyin mutluluğunu hazza bağlayan dogmalarını kabullenmemizden önce insanın olgunlaşması esas hedef olarak kabullenildiğinden acıya verilen anlam farklıydı. Acıyla yoğrulma bir tür meziyet sayılırdı. Mevlânâ’nın “Hamdım, piştim, yandım ve oldum” dediği gibi çekilen çilelere insanın olgunlaşması için birer vasıta gözüyle bakılırdı. Bu yönüyle acının insan yaşamındaki önemini Mevlânâ’nın dizelerinde buluruz. Der ki:
İnsan misafirhanedir;
Her sabah yeni bir misafir gelir
Sevinç, keder, gam…Hepsi
Beklenmedik konuklardır
Gelenleri hoş karşıla,
Ağırlamayı bil!
Belki de her biri, içini
Yeni bir sevinç için temizlemeye gelmiştir
Karanlık düşünce, utanç, hınç…
Kapıda gülerek karşıla. İçeri, buyur et.
Kim gelirse gelsin şükret,
çünkü her bir öteden
gönderilmiş bir rehberdir”
Mevlana’nın şiirinde görüldüğü gibi Hak’tan geldiği için her duygu hoş tutulmalı, bir keder kalabalığı bile olsa. Gelenler, yeni zevklere yer açmak için gönül hanesini temizleyip boşaltmak için gelmiş olmalılar. Karanlık düşünce, utanç kötülük gibi davetsiz misafirler dahi onların neden gönderildiğini anlamak, kılavuzluk etmelerine izin vermek amacıyla kabul edilmelidir.
Mevlânâ gibi Peyami Safa da “Üstadımız Keder” yazısında keder ve felaketi çok defa kıyafetlerini değiştirmiş dostlarımız olarak görür ve en unutulmaz dersleri onlardan aldığımızı söyler. Onları bir misafir gibi kabul edip söyleyeceklerini dikkatle dinlememizi tavsiye eder. Keder:
“Sebepsiz gelmedim, diyecek beni çağırdınız, diyecektir.
‘Evet, evet. Her hata her dikkatsizlik, her ihmal bana gönderilmiş bir davet mektubudur. Küçük küçük hatalarınızı unutmuş olacaksınız. Belki de büyükleri hatırınızda değil. Daha doğrusu bunların hata olduğunu kabul etmiyorsunuz. Fakat öyledir çağırdınız geldim.’ diyecek. “
Peyami Safa’ya göre hatalarımızı kabullendiğimizde kederin gözlerindeki yabanî ifade kaybolacak, kaderimizin yolunu aydınlatan bakışlar parlayacaktır. Hatalarımızı kabullenmediğimizde ise benzer........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden
Joshua Schultheis