PEYGAMBERİMİZ’İN HAYATI CANLI KUR’ÂN’DI (IV)
O’nun yukarıda sayılan özelliklerini insana saygısı olarak değerlendirebiliriz. Ama daha özel bir pencereden de bakabiliriz.
O’nun için insanlık onuru (ırzı) korunması, uğrunca can verilmesi gereken bir yücelikti, şehitliğe erdirecek bir erdemdi. (Tirmizî Diyat 21) İnsan insandı. O’nun için zengin fakir, engelli engelsiz ayırımı yoktu. Peygamberliği dönemi öncesinden İslam toplumuna intikal etmiş biçare köleleri ve cariyeleri etkili hürlerden ayırmazdı. O’nun nazarında erdemli siyahlar, beyazlardan da üstündü. Çocuklara selam vermesi ve beslediği kuşu ölen Umeyr örneğinde olduğu gibi onlara teselli ziyaretinde bulunması, insana saygısı sebebiyleydi. Abdullah İbn Ümmü Mektum gibi engellileri Medine yönetiminde kendi vekili olarak görevlendirmesi, Muza bin Cebel ve Üsame bin Zeyd gibi yirmi yaş gençlerini vali ve ordu komutanı tayin etmesi hep insana saygısının gereğiydi.
Sevgili Peygamberimiz, yalnızca kendisine inananların değil, bir peygamber olarak yaptığı çağrılara karşı direnen ve kendi inanç dünyasında ısrar gösteren, vahye inanmayan müşrikleri ve hak çizgiden sapmış Ehl-i Kitap olanları dahil bütün insanların insanlık onurlarına saygılıydı. İnsana insan olduğu için değer veriyordu. Yaratılanı yaratandan ötürü baş tacı ediniyordu. Mesela, huzuruna getirilen pîri-fâni müşrik için biz onun ayağına giderdik, diyordu. Ayağa kalktığı cenaze için “Yahudi’ydi” denilince “o da bir insan değil miydi” açıklamasını yapıyordu.( Buharî Cenaiz 50) Yapılan meşru temelli savaşlarda çocuk ve kadın ölülerini görünce yüreği kanıyordu. Böylesi zulümlerden Allah’a sığınıyordu.
O’nun insana saygısının arkasında Kur’ân’ın ilkeleri vardı. Kur’ân’a göre insan en güzel kıvamda yaratılmış, yaratılanların büyük çoğunluğuna üstün kılınmış varlıktı.(Tîn 5; İsra 70) İslami inançlarımızdan ötürü bizimle savaşmadıkça, bizleri yurdumuzdan çıkarmak için atılımlar yapmadıkça ve aleyhimize ittifaklar oluşturmadıkça inancı ne olursa olsun bütün insanlara iyilikler yapılabilirdi. Kur’ân güzellikler yapılmasını, hukuki ve sosyal adalet gösterilmesini öğütlüyordu. Allah’ı, iyiliksever, adaletli kullarını sevdiğini duyuruyor, düşmanlığın yalnızca ve sadece insanlık karşıtı zalimlere karşı yürütülebileceğini bildiriyordu. (Mümtehine 8–9; Bakara 193) İslam’a iman ve onun kurallarına uyma için bile yalnızca tebliğ yapılabilir, hak ve özgürlüklerle donatılan insan........
© Mir'at Haber
