ALLAH İLE ALDATMA NİFAKIMIZ
Yılmaz Özdil’in Diline de Düştük ya…
ALLAH İLE ALDATMA NİFAKIMIZ
Bilgisi, kudreti, ve merhameti sınırsız ve sonsuz olan Rabbimiz bize uygulamamız için bir ahlakî koymuştur. Okuyalım:
“Ey iman sahipleri! Özü sözü bozuk FASIK birisi size bir haber getirdiğinde, hemen araştırıp inceleyin/delil arayın! Yoksa bilgisizlikle bir topluluğu suçlar da yapmış olduğunuza pişmanlık duyar hale gelirsiniz.”(Hucurat 6)
Biz Müslümanız, öyle İslamî iman ve yaşam ölçülerine sahip olmayan kişilerin yazıp konuştuklarına inanıp şahıslar ve kitleler için yargıda bulunmayız.
Eğitimi, hukuku ve ekonomisi bir tür gavurluk olan Türkiye’miz gibi laik toplumlarda Müslüman bilinenler tarafından “Allah İle Aldatma” söz konusu olabileceği için araştırma da yaparız; kişisel hataları örtersek de yaygınlaşan pisliklere parmak basarız.
YILMAZ ÖZDİL DİLE GETİRDİ DİYE…
Yılmaz Özdil’i öteden veri duymuşluğum vardır. Onu çok iyi tanımasam da iyi bir Atatürkçü olduğunu bilirim.
Bugüne kadar iman ve amel hayatı sağlam Atatürkçü bir tek Müslüman görmedim. Olamaz da. Gerçek Atatürkçülerin, onun gibi ateist veya deist olduğuna ilişkin tanıklığım ve duymuşluğum ise pek çoktur. Bu sebeple ilkesel olarak Yılmaz Özdl’in yazdıklarına bütünüyle inanmam. Ama inanmasam da kulak arkası etmem. Çünkü Yılmaz Özdil’i doğrulayan bilgilerim, görgülerim vardır.
BİZİM CAMİA İSLAM’I BİLMEZ
Bizim camia İslam’ı insan hayatını bütünüyle kuşatıcı bir hayat düzeni olarak bilmez. İmam-Okulları ve İlahiyat fakültelerinde bile böylesi kuşatıcı eğitim verilmez. Örneğin ilk mezunları 75 yaşını aşmış olan İmam hatiplilerin yüzde doksan beşi mesela ölen kişinin eşi ve çocukları gibi ana babasının da birinci derecede varis olduğunu bilmezler. Oysaki bu bir Kuran hükmüdür. Bir eski genel başkanının şahsıma açıklamasına göre İslami kimliğiyle bilinen Müsiad’ın kahir çoğunluğu da faize batmış yani Allah’a ve Elçisine savaş açmış ve de kendilerine manen savaş açılmış durumdadır.
MÜSLÜMAN DA LAİK DÜZENDE YETİŞİYOR
İslami denilen camia din karşıtı, kısmen de olsa din düşmanı buyurgan laik bir düzende yetişti. Bilgisi, bilinci ve ahlâkı gelişmeden Ak Parti iktidarında para gördü, makamlara geldi. Bir kısmı çıkar dağına tırmanırken davasını yamaçlarda bıraktı. Mücahid iken menfaatlerinin müteahhidi oldu. Hiç şüphesiz imanını ve erdemlerini koruyan ve kendisini insanlarımızın mutluluğuna adayanlar da var.
YILMAZ ÖZDİL’İ YALALAMAK ÇÖZÜM DEĞİL
Şimdi biz Yılmaz Özdil bütünüyle yalan söylüyor dersek kendimizi aldatmış oluruz. Ülkemizi yağmalayan Atatürkçülerin kanlı devrimleriyle başlayan suistimallerini, millet çıplak ve açken Paris’ten giyinmeleri, işret meclisleri ve balolarda tıkınmalarını dile getirmemiz de bizi mazur kılamaz…
Gelin, Yılmaz Özdil’in, az bir kısmını bizim de doğrulamadığımız yazısını okuyalım. Ona da hidayetler dilerken günahlarımıza tövbe edelim. Kendimizi düzeltelim. Bugüne kadar olduğu gibi bizim tarafımızdan da Allah ile aldatma devam ederse Allah’a ve ölüm ötesi sorgulamasına hiç mi hiç inanmayanların dünya ve ahiret belasına uğrarız.
***
Allah ile aldatma’nın kaçınılmaz neticesi
Önce, imam ve din dersi öğretmeni Veyis Ateş’in marifetlerini izlemiştik, şimdi, köktendinci ailede büyüyen ve diyanette bile çalışan Mehmet Akif Ersoy’un maceralarını izliyoruz.
★
“Dindar nesil” projesiyle topluma zorla dayatılan mütedeyyin yaşam biçimi, dindar nesil medyası’nın ekran yüzü haline getirilen tutucu gençler, nasıl oldu da, fuhuşla uyuşturucuyla kara parayla anılır hale geldi?
★
Çünkü…
★
3 Kasım 2002.
Ramazan ayıydı, genel seçim yapıldı, AKP tek başına iktidar oldu.
O gece, Ankara Hilton Oteli’nde iftar organize ettiler, ezan okundu, huşu içinde dinlediler, hurmayla oruç açtılar.
Sonra?
Sonrası, Cumhuriyet’in başkentinde milattı, iftara katılan AKP milletvekilleri düğmeye basılmış gibi hep birlikte ayağa kalktılar, korumaları koşturdu, makam otomobillerinin bagajlarına istiflenen seccadeler getirildi, otelde mescit olmasına rağmen, seccadeleri lobiye serdiler, Ferragamo/Prada marka ayakkabılar çıkarıldı, resepsiyonun önüne adeta cami avlusu gibi yığıldı, Hilton Oteli’nin lobisinde çoraplarıyla dolaşmaya başlayan takım elbiseli kravatlı milletvekilleri kameralara poz vere vere topluca namaz kıldı.
Şükür namazıydı.
Türkiye ilk kez böyle bir siyasi manzaraya tanık oluyordu.
Sanki AKP’den önce bu memleketi yönetenler budistmiş gibi, “alnı secdeye değenler iktidar oldu” dediler, “artık bu ülkede dindar bir iktidar var” dediler.
★
Aynı dakikalarda İstanbul’da, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde beş bin kişilik iftar vardı, yine AKP organize etmişti, güya iftardı ama, tıpkı Ankara’daki gibi tarihte ilkti, şarkılı türkülüydü, su böreği ve tas kebabı eşliğinde, Mevlevi semazenlerin sema gösterisi izleniyordu, bir yandan kongre merkezinin koridorlarında namaz kılınıyor, beri yandan sahneye çıkan müzik grupları alkışlanıyordu, hep bir ağızdan Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda söyleniyordu, cafcaf renkli parlak türbanlar, kadınların elini bile sıkmayan badem bıyıklılar, tavanda ışık oyunlarıyla ezan okunuyordu, hurma üstü tiramisu servis ediliyordu, tuvalette abdest kuyruğu, koridorda seccadeler, kapıda ultra........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel