menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KUR’AN PERSPEKTİFİNDEN GAZZELİLERİN TEHCİRİ

22 4
18.09.2025

Gazze’nin maruz kaldığı zulüm karşısında şu veya bu gerekçe ile Gazzelilerin yardımına koşmayan müslümanlar, ya sorumluluktan kaçmak veya hükümetlerine meşruiyet tedarik etmek amacıyla, mevcut durumda Gazzelilerin yapabilecekleri tek şeyin yurtlarını bırakıp hicret etmeleri gerektiğini söylüyorlar, bunu yaparken görüşlerini Kur’an dayandırmaya çalışıyorlar. İsrail’in planlarına tamı tamına uyan bu fikrin Kur’an-ı Kerim’in ilgili hükümlerine ne kadar uygun düştüğünü iki yazıda kritik etmeye çalışacağız. İlk yazımızın hareket noktası Nisa suresi 75. Ayeti olacaktır.

İsrail’in iki senedir Gazze’de işlediği suçları üç terimle ifade etmek mümkün: Katliam, tehcir ve açlığa mahkum etmek (tecvi’). Katliamın uluslar arası hukuktaki bugünkü karşılığı soykırım, tehcirin karşılığı etnik arındırma, tecvi’in karşılığı aç ve susuz bırakarak ölüme mahkum etmek. Kur’an-ı Kerim, bu ağır suça maruz kalanları “müstaz’af” kelimesiyle ifade eder:

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: ‘-Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahip) gönder, bize katından bir yardım eden yolla’ diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (4/Nisa, 75.)

Müfessirler, ayetin inişine sebep teşkil edenlerin hicret edemeyip Mekke’de kalan Müslümanlar olduğunu söylemişlerdir. 622’de hicret edebilenler Medine’ye gitmiş, orada kendilerine yeni bir hayat kurmuşlardı ama Mekke’de zayıf, güçsüz kimseler kalmıştı. Bunlar putperest müşrikler tarafından ağır baskı ve işkencelere maruz kalıyorlardı. Bazan baskılar o kadar ağırlaşıyordu ki, hiç kimse onlara yardım yapamadığından, şikayetlerini Allah’a yapıyorlardı. İbn-i Abbas “Ben, annem, kadınlar ve çocuklar müstaz’af........

© Mir'at Haber