KARİYER PEŞİNDE KOŞAN, ÇALIŞAN KADIN!
Aldatıldık ey halkım.. Aile Ferd ile toplum arasındaki kilit taşı idi. Aileyi vurdular. Kadını ile, erkeği ile, yaşlısı, çocuğu ile vurulduk.. Aile yoksa, ne sağlıklı bir kişiden, ne de sağlıklı bir toplumdan söz edebilirsiniz.
“Yuvayı dişi kuş yapar” derler. Kadınlar sadece çocuk doğurmaz, her kadın ve erkek bir başka kadının eseridir. Kadının en büyük kariyeri analık olmalı idi. En büyük eseri “İnsan” olmalı idi. Erkeği erkek olarak yetiştirecek olan, kız’ı kadınlığa hazırlayacak olan analar artık yok, ne yazık ki! Ah şu maçoluk, ah şu Feminizm.. Haacer’ler, Meryem’ler, Fatıma’lar, Hatice’ler, Maşite’ler, Asiye’ler yok artık. Sanki Yusuf’lar, Ali’ler, Ömer’ler kaldı mı?
Eğitim, Media, Sanat çevresi, moda akımlar, dinin yerini ideolojilerin aldığı bir ortamda Feminizm hızla yükseldi. Sanayi toplumunun eğitimli personele ihtiyacı vardı. Yeni pazarlara, tüketicilere ihtiyacı vardı. Nüfus’un yarısı kadındı. Bunları istihdam ederseniz, bir taşla 3 kuş vuracaktınız. Hem
Ucuz işgücü olarak emek arzı yüksek olunca ücretler düşecekti. Kadının istihdamı onların tüketim taleplerini artıracaktı, bu da yeni bir talep, yeni bir Pazar demekti. Çalışan kadın kariyer yapmak isteyecekti. O zaman da çocuk yapmak istemeyecekti. Hatta evlenmek de istemeyecekti. Kadının geliri ve kariyeri daha yüksekse, niye hem eve baksın, hem çocuğuna baksın, hem de kocasına. Bu olmayacaktı, olmadı da zaten.
Feminizm, aile içinde rekabeti başlattı. Kadın ve erkek rolleri, eskiden de çok sağlıklı değildi ama, cinsel kimliğe dayalı sorumlulukların paylaşımı konusunda dini, ahlaki, hukuki tartışmalar başladı. Geleneksel aile yapısı çöktü. Yeni “çekirdek aile”de çocuk da yoktu, dil, din, ahlak, tarih şuuru ve geleneğin devamını sağlayan dede ve nineye de bu yeni ailede yer yoktu.
Çocuk yapmak, maliyet, zaman ve kariyer açısından riskti. İşsiz kalma korkusu, çocuğa bağımlılık Psiko-sosyal davranışlar açısından çalışan kadın için ağır bir yük olarak gözüküyordu. Köpek beslemek daha ekonomikti. Çocuklu ailelerde anne, iş ile ev arasında bir tercih yapmak zorundaydı. Ekonomik refah beklentileri ve kariyer endişesi onun için iş’i öncelemeye zorlayacaktı. Eğer daha önceden çocuk doğurmuşsa onlar artık “Okul, sokak, televizyon ve bilgisayar”a emanetti. Ev tüm fertler için “ucuz bir otel” olarak bir anlam ve değer taşıyacaktı.
Bu konu artık batıda da tartışılıyor. Geçtiğimiz günlerde X’de @MatrixMysteries bu konuda bir dizi Mesaj attı, yaklaşık aynı konuları ele almış. Günümüzde BİREY’ler Hayatın monotonluğun kurtulma için heyecan, eğlence arayışı ile kimi Tattoo, kimi Piercing’de keyf aramaya başladı.. Hep daha fazlasına sahip olmak, hep yeni olanı elde etmek onlar için vazgeçilmez bir bağımlılığa dönüştü. Yeni bir şeyler yapma, bir şeyler elde etme arayışı sanki hayatın gayesi haline geldi. Spor, performans için enerji, yaşam koçları, stresten kurtulmak için psikolojik tedavi, monotonluktan kurtulmak, rutinden kaçmak için gezmek, heyecan arayışı, yarışmak ya da yarışanları izlemek, kumar, öne geçmek için daha çok, daha çok çalışmak, daha çok tüketmek ve fit kalabilmek için diyetisyene gitmek.
Canlı, zinde, neşeli , yenilikçi gözükmek için yeni şeyler almak. Peki, gerçekte kim kazandı? Şirketler ücretleri artırmadan iş gücünü iki katına çıkardı Bankalar hayat boyu borç kölesi olan bir ulus yarattı Hükümet vergi gelirini bir gecede ikiye katladı Yatırımcılar ve ev sahipleri, çoğu kişi için ev sahibi olmayı imkansız hale getirdi........
© Mir'at Haber
