AH BENİM GÜZEL YURDUM!
AH BENİM GÜZEL YURDUM!
Dünya’nın en zengin, en muhteşem ülkelerinden birinde yaşıyorsunuz. Dur yolcu “bilmeden gelip geçtiğin bu toprak, tarihin nabzının attığı yerdir. İnsanoğlu için dünya hayatının başladığı ve biteceği yerde yaşıyorsunuz. Tek başına bu bile insanı ürpertmeye yeter de artar bile. Ama biz tarihi daralta daralta tek adamın19 yıllık ya da ömrünün bir çeyrek asırlık kısmına sıkıştırdık ve tarihi orada dondurduk. 19.YY sonlarında, savaş yıllarında Kapitalizmin, Komunizm’in, Faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla dünyayı anlamaya ve açıklamaya çalıştık, bunun adına da ilericilik, çağdaşlık, ınkılabçılık dedik.
Biz bir gecede okur-yazar olmaktan. Çıkartılan bir halkın çocuklarıyız. Din, ahlak ve gelenek adına ne varsa çöpe attık. Hayallerimize bile pranga vuruldu. Tek Parti, istiklal mahkemeleri ile ya da 10 yılda bir yapılan darbelerle yola getirilmeye çalışılan yoksul bir halkın çocuklarıyız biz.
Bize söylemediler, okumamıza, düşünmemize, soru sormamıza izin vermediler ki Jeo Politik, Jeo Stratejik, Teo Politik açıdan eşsiz bir konumda bulunuyormuşuz. Burası, sadece Osmanlı Milletler topluluğunun ve Doğu Roma’nın merkezindeki bir yermiş. Burası sadece Hilafetin merkezi değil, aynı zamanda Ortodoksluğunda merkezi imiş.
En değerli varlık İnsan değil mi? Evet Anadoluda 50 ye yakın halk yaşıyor. (Türkmen/Türk, Kürt (Kurmanci), Zaza, Arap, Çerkes, Boşnak, Arnavut, Pomak, Laz, Gürcü, Hemşinli, Ermeni, Rum, Antakya Rumları, Süryani, Keldani, Nasturi, Girtili/Kıpti, Abdal, Roman, Nusayri/Alevi Arap, Türkmen Alevileri (Kızılbaş), Tahtacı, Çepni, İran kökenli Türkler (Azeri-Kaşkay-Afşar-Horasan), Tatar, Nogay, Çeçen, Dağıstanlılar, Karapapak/Terekeme, Yahudi, Yezidi) Bir o kadar dil, antik dilleri de eklersen bu sayı daha artarabilir. Burası “Kavimler kapısı”. Hint Avrupa halkları ve dilleri, ipek yolu ve baharat yolu üzerinden güçlü bir uygarlık koridoru oluşturmuşlar. Beytül hikme‘deki kitaplar buradan derlendi ve istinsah edildi. Bütün bunlar bizim için bir şans olduğu kadar, bir risk, bir tehdit de olabilir. Burada asıl mesele Adalet ve güven duygusu. Bu insanlar mal, can, namus, akıl, inanç ve nesil emniyeti açısından kendilerini güvende hissedebiliyorlar mı? Haksızlığa uğradıklarında haklarını arayıp alabiliyorlar mı, makul bir süre içinde, inandıkları gibi yaşayıp, düşündüklerini özgürce ifade edebiliyorlar mı, örgütlenebiliyorlar mı? Kendi emeklerini ile karınlarını doyurabiliyorlar mı? Paraları değerini, koruyor mu, yoksa sürekli değer mi kaybediyor. Bu konularda sorun yoksa, bu insanları kovsanızda gitmezler, bunlar yoksa, kendi kardeşinizi bile bağlasanız tutamazsınız. Bu kadar halk, bir o kadar ülkede, hatta kendi disporası ile birlikte sizin yanınızda dururlarsa, ekonomik, politik, sosyal açıdan ve itibar açısından yücelirsiniz, değil se, aksi olur.
Bu kadar halkın ve dilin varolduğu bir ortamda ne kadar güçlü bir dilimiz olurken, Tek parti dönemindeki, dil ve yazı devriminde sonra Türkçe yetim ve öksüz kaldı. Adeta çorak bir toprakta susuz bırakıldı. Bu kadar halk, bu kadar dil, nadir elementlerden daha az değerli değil.
Nadir element dediğiniz, içinde söz konusu mineralleri barındıran bir ton taş topraktan, 15-gram o nadir elementi elde edersiniz. Bazı elementleri elde etmek için bilinen rafinerasyon işleminin ötesinde kimyasal yöntemlerle elde edilen cevherin saflaştırılması gerekir. Çok fazla su tüketir ve rafinerasyonda kullanılan kimyasalların çevreye verdi zararların önlenmesi ise ciddi bir maliyet oluşturur.
Aslında insan da öyle değil mi, iyi bir insan bulmak için 40 elekten geçirmek gerek. Nadir elemente sahalarını işletmek için ille de onu saflaştırmak gerekiyor. Kastamonu Taşköprü’deki........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein