Trump “Kaç hanımın var?” dediğinde, “Senin kaç metresin var?” diyebilen bir coğrafya olmadan onurlu diplomasi olmaz
Trump’ın, Şara’ya gülümseyerek “Kaç hanımın var?” diye sorması, Batı’nın Doğu toplumlarını hâlâ aşağılayıcı, alaya açık ve küçültülebilir bir alan olarak gördüğünün en güncel örneğiydi. Asıl acı olan şudur: ŞARA, AYNI RAHATLIKLA “PEKİ SENİN KAÇ TANE METRESİN VAR?” DİYE BİLE KARŞILIK VEREMEDİ. Oysa Şara’nın elinde, en azından hatırlatmaya değer çok daha güçlü bir malzeme vardı. Nitekim kamuoyuna yansıyan belgelere göre, Epstein’ın Nisan 2011’de Maxwell’e gönderdiği bir e-postada Trump’ın “mağdurlardan biriyle saatler geçirdiği” iddia ediliyordu.
Böyle bir dosya ortadayken verilecek tek bir yanıt, karşısındakinin o üstten bakan havasını bir anda yerle bir ederdi.
Ama edilmedi. Çünkü mesele sadece bir soruya cevap vermek değil; Müslüman coğrafyanın yıllardır içine itildiği özgüven krizidir. Batı, bizim değerlerimize, aile yapımıza ve kültürel kodlarımıza pervasızca soru yöneltirken; bizim liderlerimiz aynı pervasızlığı gösteremiyor. Bu kırılganlık, zamanla alışkanlığa, o alışkanlık ise neredeyse devlet refleksine dönüşüyor.
Tam da burada merhum Şevket Kazan’ın anlattığı ibretlik bir hatıra akla geliyor. Avrupa Birliği temsilcisiyle yapılan bir görüşmede, karşı taraf kendini tanıtırken kibirli bir edayla,
“Ben Avrupa Birliği’nin falanca temsilcisiyim,”diye söze girer. Maksat bellidir: Unvan üzerinden........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein