Dün “cibilliyetimize uymaz” dediğinizle bugün ne görüşüyorsunuz?
Türkiye bugün öyle bir noktaya sürüklendi ki, siyasetçilerin dün söyledikleriyle bugün attıkları adımlar arasındaki uçurum artık sadece bir çelişki değil; düpedüz bir samimiyet krizi, bir devlet aklı erozyonu, bir karakter testidir.
Bu millet hafızasız değil.
Bu millet sağır değil.
Ama belli ki bazı siyasetçiler bu halkı hafızasız sanmaya alışmış.
Hatırlayalım…
Tayyip Erdoğan yıllarca şu sözlerle meydanları doldurdu:
“Bizim kalkıp da teröristlerle masaya oturmak gibi Allah göstermesin kendimizi inkâr edecek hâlimiz yoktur. Böyle bir şeyi asla yapamayız. Bu bizim siyasi terbiyemize, karakterimize, cibilliyetimize ve tarihî duruşumuza uymaz.”
Muhalefeti hedef alırken de şöyle diyordu:
“Bunların tek derdi terör örgütleriyle el ele yürümek.
İmralı’daki çocuk katilini çıkarmayı vadetmiyorlar mı?”
Peki bugün?
Aynı ülkede “İmralı’ya heyet”, “umut hakkı”, görüşme trafiği konuşuluyor.
Dün “cibilliyete uymaz” denen şey bugün nasıl oluyor da devlet gündemine sokuluyor?
Devlet Bahçeli yıllar boyunca şunu haykırıyordu:
“Hiçbir namuslu ülküdaşım PKK’yla yan yana gelemez!”
“PKK’nın silah bırakacağını söyleyip milleti oyalamak şuursuzluktur.
Bizde kıvırma yoktur, çark yoktur,
U dönüşü yoktur.”
Peki sonuç?
“Yanıma 3 kişi alıp İmralı’ya giderek Apo’yla görüşürüm.”
Bugün ise tam tersine, Apo’yu hapisten çıkarmaya kapı aralayan sürecin öncüsü hâline gelmeleri hangi vicdanla, hangi siyaset ahlakıyla açıklanacak?
Süleyman Soylu kürsülerden şöyle bağırıyordu:
“Terör örgütünden ahlak bekleyen ahmaktır!
Terör örgütünden hukuk bekleyen hain oğlu haindir!”
Peki........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein