Açlığa da, yoksulluğa da, yolsuzluğa da mahkûm değiliz; bu kader olamaz!
Hepimiz aynı pazara gidiyoruz, aynı etiketi görüyor, aynı faturaları ödüyoruz. Kimin hangi partiye oy verdiğinin artık bir önemi kalmadan, hepimizin omzuna çöken ağır bir hayat pahalılığı gerçeği var. TÜRK-İŞ’in açıkladığı son veriler, bir hanenin en temel ihtiyaçlarını bile karşılamanın nasıl her geçen gün daha da zorlaştığını gösteriyor. Bu rakamlar birer sayı değil; mutfakta kaynayan tencerenin sesi, kirayı ödeyememe kaygısıyla uyunan geceler, maaşın daha ilk haftada erimesi demektir. En sıradan gıda ürünlerinin bile bütçeyi zorladığı, kiraların neredeyse bir hanenin tüm gelirini yuttuğu bir dönemden geçiyoruz.
Elbette dünyada krizler var. Fakat hepimizin içten içe sorduğu ortak bir soru var: Aynı küresel dalgalanmalardan diğer ülkeler bu kadar etkilenmezken, biz neden her fırtınada bu kadar savruluyoruz? Neden benzer şartlardaki ülkeler ayakta durabilirken, bizde her olumsuz gelişme vatandaşın sofrasına, cebine ve yaşam kalitesine bu kadar sert yansıyor? Bu sorular, hangi siyasi görüşten olursak olalım, hepimizin sorduğu haklı sorulardır. Çünkü mesele siyaset değil, doğrudan hayat meselesidir.
Bugün bir aile sofrayı kurarken zorlanıyorsa, emekli ay sonunu getiremiyorsa, gençler gelecek hayal edemiyorsa bunun nedeni vatandaşın tembelliği değil; yanlış ekonomik tercihlerdir. Üretim yerine ithalata yaslanan, tasarruf yerine israfa göz yuman, liyakat yerine sadakati önceleyen bir yönetim........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein