Sevgi iddiadır ve ispat ister-1
(Resulüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (Âl-i İmrân 31)
Allah Resulü’nü sevmek imandandır. O’na duyulan muhabbet, ancak kişinin O’nu kendi canından daha çok sevmesiyle kemale erer. İslam tarihinde bu husustaki şu hadiseyi unutmamak gerekir:
Bir gün Hz. Ömer, Peygamberimiz’in (s.a.v.) elini tutarak O’na şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü! Sen bana canım dışında her şeyden daha sevimlisin.
Peygamber Efendimiz, “Henüz olmadı ya Ömer! Ben sana kendi canından daha sevimli olmadıkça imanın kemale ermiş olmaz” buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ömer, “İşte şimdi, Allah’a yemin ederim ki sen bana canımdan daha çok sevgilisin!” deyince, Allah’ın Resulü, “İşte şimdi oldu ya Ömer” buyurdu.
Allah’ın Resulü’nü kişinin canından daha çok sevmesi farzdır. Peygamber Efendimiz’in hadis-i şeriflerinde ifade ettiği esasları dikkate aldığımızda şu temel prensipler ortaya çıkmaktadır: Bir mümin için Peygamber Efendimiz; canından, malından, ana babasından, eşinden, çocuklarından ve bütün insanlardan daha kıymetli, daha sevgili olmadıkça imanı kemale eremez. Bu bir tercih değil, bir zorunluluktur. Herkes, bu sevgiyi ispat etme noktasında hayatını gözden geçirmelidir.
Resûlullah’a (s.a.v.) olan muhabbet; maldan, candan ve her şeyden daha önde gelmelidir.
Tevbe Sûresi’nde haber verilen üç sevginin her müminde mutlaka bulunması gerekir:
1. Allah sevgisi, 2. Resûlullah sevgisi, 3. Allah yolunda cihad sevgisi
Şu âyet-i kerime, iddiaların ispatı noktasında bir mihenk taşıdır:
De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, Peygamber’inden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 24)
İmam Kurtubî gibi bazı müfessirler, Allah ve Resul’ünün sevgisinin her şeyden daha önemli olduğuna bu âyet-i kerimenin delil olduğunu söylerler. Nitekim münafıkların, Peygamberimiz’i dikkate almadan Allah’ı sevdikleri yönündeki iddialarının Allah katında makbul olmadığı şöyle ifade edilmiştir:
(Resûlüm!) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân, 31)
Bu âyet-i kerime, münafıkların Allah sevgisinin dilde kalmış kuru bir iddiadan ibaret olduğuna işaret etmekte ve Allah Resulü’nün sünnetine tabi olmanın bu sevginin ispatı olduğunu bildirmektedir. Peygamber Efendimiz’in sünnetinin hayatı kuşatması ve O’na salât ü selamların çoğalması, imanın tadını almanın alametidir. Yüce Allah, imanın tadına varmanın yolunu, Allah’ın Resul’ünü sevmeye ve O’nun sünnetine uymaya bağlamıştır.
Şu hadis-i şerifi bu noktada hatırlamakta fayda vardır:
“Üç şey vardır ki; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını alır: Allah ve Resûlü’nü her şeyden daha çok sevmek,........© Milli Gazete
