menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zehir, Doz ve Siyaset

13 1
09.10.2025

İbrahim Veli’nin sık sık kullandığı ve kimyacıların dilinde meşhur olan bir söz vardır: “Zehir yoktur, dozaj vardır.” Modern toksikolojinin kurucusu sayılan Paracelsus’un bu sözü, siyasetin mahiyetini anlamak için de dikkate değer bir anahtardır. Çünkü iktidar da kimyadaki maddeler gibi doğrudan iyi veya kötü değildir; onu yaşatıcı ya da öldürücü kılan, kullanımındaki ölçüdür.

Liberal düşünür Lord Acton’un, “Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar” cümlesi de aynı gerçeği başka bir dille ifade eder. Ama bugün yaşadığımız tecrübeler gösteriyor ki mesele sadece siyasetçilerin kişisel ihtirası değil; toplumların bu zehre karşı bağışıklık sisteminin zayıflığıdır. Bir toplumun adalet duygusu, ahlaki pusulası ve ortak iyiyi önceleme iradesi zayıfladığında, en küçük dozda bile iktidar hızla zehirleyici bir güce dönüşür.

Türkiye’de uzun yıllar siyaset, bir tür korku kimyası üzerine kurulu oldu. Korkunun dozajı, siyasetin en temel malzemesiydi. Soğuk savaş yıllarında “bu kış komünizm gelebilir” denilerek toplum mobilize edildi. Ardından “vatan bölünüyor” söylemi geldi; dönemsel olarak işlev görse de kalıcı bir siyasal zemin üretemedi. En istikrarlı korku unsuru ise hep “irtica tehdidi” oldu. Soldan sağa tüm siyaset yelpazesi, hatta müesses nizamın tüm kurumları bu zehri yeniden üreterek varlıklarını meşrulaştırdılar.

Oysa bugün farklı bir tabloyla karşı karşıyayız. Seçim meydanlarında artık “irtica geliyor” çığlıkları işitilmiyor. Laikliğin elden gittiği söylemleri, dini semboller üzerinden kurulan tehdit politikaları eski cazibesini kaybetmiş görünüyor. Bu eksiklik, Türkiye’de siyasetin yeni bulduğu başkaca korku mekanizmaları ile yeniden tahkim edildi. Elbette siyaset kurumunun ürettiği yapay korkuların bir yerde kendi değerleriyle çatışmayacağını fark etmesi oldukça zaman alıyor. Elbette bu zaman insanımızın ömründen, refahından ve sıhhatinden çalıyor. Haliyle bugün ihdas edilen korkular da tam tersine insanların inançları ve o inançlar kullanılarak oluşturulan çeşitli aldatmacalar içeriyor.

Bu noktada iktidarın dini söylemi hem güç kaynağı hem de araçsallaştırılmış bir hegemoni aracı olarak nasıl işlediğine bakmak gerekir. İktidar, uzun süredir muhafazakâr........

© Milli Gazete