Ya tutarsa!
Çocuklar hâlâ futbolcuların isimlerini bağırarak top oynuyor. Bir farkla… O eski sokaklar yok artık. Güvenli olmayan caddelerin yerini okulların dar beton bahçeleri, sitelerin otoparkları ve bazen ev koridorları aldı. “Biz sokakta oynayan nesildendik” diyen ünlüleri duydukça insan, istemeden soruyor: Ne oldu da sokaklarımız güvensiz hale geldi? Neden kimse kendini emniyet içinde hissetmiyor? Peki, “Bunda benim payım ne kadardır?” diye kimse sormuyor, sormuyoruz.
Geçen gün hastanenin acilinde bir amatör maçtan yara bere içinde gelen çocukları görünce ister istemez kendi çocukluğumu düşündüm. Biz de maçlarda tartışır, ufak tefek sürtüşmeler yaşardık; ama hastanelik olacak bir hoyratlık yoktu. Oyun, oyundu. Bugünse anne babaların çocuklarını bir “kurtuluş yolu” gibi gördükleri futbol okullarına vb. yerlere taşımaları hatta bu kadar kontrollü bir durumda bile bunların yaşanması insanı düşündürüyor. Aslında sokaklarda biz oyun oynuyorduk ve kural basitti, zevk almak ve eğlenmekti. Ancak bugün bu spor okullarında yaşanan rekabet, çocuklardan çok veliler arasında yaşanıyor sanki.
Birkaç hafta önce bir futbol okulunun başka bir okulla yaptığı antrenman maçına göz ucuyla bakayım dedim. Velilerin hırsı, sabırsızlığı, aceleciliği beni ne kadar rahatsız ettiyse, sahadaki çocukları da o kadar baskıladığını gördüm. Herkesin çocuğu Sergen, Messi, Arda… Peki böyle bir atmosferde çocukların oyundan zevk alması, birlikte oynaması, takım ruhunu hissetmesi nasıl mümkün olsun? Toksik ortamın kökleri tam da burada, daha çocuk yaşlarda atılıyor. Mantalitenin bozulduğu yer burası. Cibran, ne güzel de çocukları ifade ediyor: “Çocuklar sizin değil, hayatın kendisinin........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein