menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hazır Olalım

18 0
20.10.2025

Aç adama uzun uzun ekmek anlatmaktansa, bir ekmek vermek daha etkilidir.

Doktorun, hastasının derdine ağlayıvermektense ki bu has­tanın derdine dert katar. “At bakalım şu hapı ağzına, in­şal­lah bir şeyin kalmaz” demesi daha faydalıdır.

Efendimizin (S.A.V.) hayatı budur. Amel/eylem yaparken konuşmuştur. Konuşurken değil.

Bir işin içine giriyor. Allah (C.C.) kendisine Peygamberliği vermiş ve:

وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ

“En yakın akrabalarını uyar.

وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

Müminlerden sana uyanlara kanat ger.” (Şuara süresi ayet 26/214-215)

Ayet-i kerimesi nazil olunca, Allah’ın elçisi hemen Ebu Kubeys dağının tepesine çıkmış: “Ey Nidaroğulları, ey Kureyşoğulları, ey falan oğulları gelin bakalım” diyor, geliyorlar, “İyi duyun ve inanınki ben Allah’ın (C.C.) Resulüyüm, Allah’tan (C.C.) başka ilah olmadığını size duyurmakla emrolundum” diyor.

Bilgi ve imandan sonra eylem var işin içerisinde.

Mekke devletinin ileri ge­lenlerini çağırıp bu güne kadar olan saltanatlarına son verildiğini hâkimiyetin kayıtsız, şartsız yalnız ve yalnız Allah’a (C.C.) ait olduğunu, bunu da hepsinin kabul etmesi gerektiğini, kabul etmediği takdirde Allah’ın (C.C.) kendisini galip getireceğini ve inanmayanlarında ahirette, cehennemde cezasını çekece­ğini kendilerine söylüyor ve onları uyarıyor.

Bu da dil ucuyla uyarma değil.

Akrabalarını evinde toplayıp yemek verdikten sonra onlara tebliğe başladığını hepimiz biliriz de kendimiz kaç defa akrabalarımıza yemek verdik!

Ayet-i kerimede, onların iman etmemelerinden dolayı onlara kızmak yerine........

© Milli Gazete