Gavuru gözünüzde büyütmeyin
1947 doğumluyum. Köyümüz, Karaman’a 40 kilometre uzakta.
İlkokula gitmediğimiz bir zamanda, mahalle arkadaşlarıyla çocukça oyunlarımız vardı.
Yorulup kara dutun gölgesinde otururken içimizden biri, “Aslanııım, Amerika’da bir silah varmış, düğmeye basınca bizim köyün tamamını yok edermiş” dedi.
Karaman’ı görmemişiz, Amerika’dan korkutulmaya başlamışız.
Karaman’daki okul çocuklarına süt tozu da yutturulmuş.
Allah’tan bizim köy, şehre uzak olduğundan bize nasip olmadı.
Köyümüzde radyo yok, gazete yok, bu tür haberleri kim yayardı bilemem.
Askerden gelenler veya öğretmenler yaymış olabilir.
Taze yüreklere korku pompalamaya devam etmişler ama bunda da başarılı olamamışlar.
Kurtuluş Savaşı’nda başarıları nedeniyle ödüllü bir askerimiz, babaevine dönünce bırakıp gittiği kıratına binip köy meydanından geçerken oralarda oturanlar, hem yiğitliğine hem de başarısına saygı duyarak ayağa kalkarlarmış.
Asker kaçağının biri, o yiğide duyulan saygıyı kıskanmış ve kendine benzeyen arkadaşlarına, “Yarın ben de babamın beygirine binip, o meydandan yüzüm kapalı geçeceğim ve bana da ayağa kalktıklarını göstereceğim” demiş ve yapmış ama atın üzerinde giderken geri dönüp bakınca anlamışlar, onun asker kaçağı olduğunu.
“Dünya avucumun içinde” diyen Amerika, kendini Osmanlı’ya benzetirmiş.
Osmanlı orduları dünyaya İslam adaletini yaymak için yürürdü.
Siz, semirmek için sömürmek, sömürmek için de kan dökmek gerekir mantığıyla her yıl bir milyonun üzerinde can alınmasına sebep oluyorsunuz.
Osmanlı, kendi halkına zulmedenlerin zulmüne son verirken Sevgili Peygamberimiz’in “Çocuklara, yaşlılara, kilise ve havrasında hizmet verenlere dokunmayınız” emrine uymuşlar.
Sen, sömürü aleti olarak kullandığın kendi askerin olan zencileri, savaşın en sıcak yerine gönderip beyazları geri saflarda savaşa sokan, yardım ettiğin İsrail’in çocuk öldürmesine, camileri, hastaneleri,........
© Milli Gazete
