"Sobanın tütsüsüyle, gerçeklerin ısıtıldığı memleket: Erzurum"
Mayıs'ın ortasında, Ankara’nın beton sıcağından kaçıp Erzurum’un dağ serinliğine sığındık. Düşündük ki, memleketin o özlenen serin havası, bir nebze ferahlatır bizi. Lakin yanılmışız… Öyle bir serin ki bu, Temmuz’un ortasına kadar sabah akşam soba yakmadan oturamadık. Hani diyor ya halk:
“Serin dedik derin çıktı,
El ocağı bizi yıktı.
Yayla değil buz diyarı,
Soba yaktık sabah akşam, bu da yazın hatırası.”
Bu, bir şikâyet değil, bir hakikatin ifadesi. Çünkü bu sadece Erzurum’un değil, dünyanın dört bir yanının derdi artık: Küresel ısınma. Kimi yerde sel götürüyor, kimi yerde kar yağmıyor; ama her yerde dengeler bozuluyor.
Erzurum’da geçirdiğimiz iki buçuk ay boyunca ilçesinden merkezine, köyünden yaylasına gittik. Taziye gördük, düğün gördük, siyaset gördük, çay ocaklarında memleketin nabzını tuttuk.
Erzurum merkezde kalabalık bir siyasi toplantıya katıldık. İnsanlar dikkat kesilmiş, umutla soruyor:
— “Bu düzen........
© Milli Gazete
