Asrın Melâmeti
Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp diye söylenegelen tekerleme, asrın ve insanının gayriciddî tavrı dolayısıyla tepetaklak olur. Şimdiki halde bu denli sunturlu kötülüklerin bilmemek ya da öğrenmemek dolayısıyla işlendiğini/yaşandığını düşünmek safdillik kabul edilir. Artık bilmemek, öğrenmemek, umursamamak ayıp falan görülmez. Bilakis cehaletin olabildiğince kutsandığı, inancın ve tutkunun yoksandığı, bilginin alay mevzusu olup horlandığı bir tükenmez zamanın ortasında debelenmek, sonra tüm bu döngünün olağanlığını kabullenmek, daha fenası o olağan olduğu zannedilene alışmak, alışınca da müptelası kesilmek sıradanlaşır. İnsanın ve insanlığın kutsanması yahut bireye haiz olmadığı kadar önem vermek nasıl hastalıklı bir bakış açısıysa Cemil Meriç’in tecrübe tarifinde sözünü ettiği şekilde ‘bayağılığa alışmak’ da o denli vahimdir. Gel gelelim şimdiki zamanda elim ve vahim olan dışında herhangi bir şeyin alıcısı bulunmaz. Üstelik onu bir vahamet olarak nitelemeden… Sırasında kendi umursamazlığının zirvesini yaşayan milletler savaş beğenmez!
Bazen sessiz ve sakin, bu dünyadan çekip gitmek cazip görünür. Kelimelerin iyiliğe ve kötülüğe dair saptamalarına, kederli ya da sevinçli insanları ikna etme ihtimaline bile sığınmadan… Zaten öyle bir kabiliyet yoktur hiçbir sözcükte!.. Sadece insan olmak değeriyle tanışanlar arasında çekip gidenlerin iyiliğine dair şahitler bulunur. Değer teslim edebilenlerde bile onların iyi insan oldukları ancak öldükten sonra........
© Milli Gazete
