Müslüman -mış gibi çek!
Şartlı bağış bizim özelliğimiz… Allah için bir can bağışlanacaksa bile… Büyümemiz gerekirdi… En iyimiz dahi büyüyünce şehit olmak istiyorum derdi. Ama eskiden… Çok eskidendi onlar… Şimdilerde cihad, davet, riyazet, şehadet, ahiret kavramları tedavülden kaldırılmış gibi… Umurunda değil kimsenin yaşamak…
Günümüzde bırak Allah için ölmeyi… Ölümsüzlüğün formülünü arıyoruz... Hâlbuki Müslümanlar normalde ölümü vuslat sayarlar. Ölümden korkmazlar. Dünyanın geçici bir han, ahiretin ebedi konak olduğuna inanırlar. Tam da bu noktada problem başlıyor... Bizim artık neye inandığımız, neye inanmadığımız da belli değil… Net değiliz. Müslüman gibi de yaşamıyoruz… Hristiyan gibi de yaşamıyoruz… Yahudi gibi de yaşamıyoruz... Bir inancımız yok. Bir idealimiz yok. Bir hayalimiz yok. Bir kimliğimiz yok… Sadece yiyor, içiyor, ürüyor, fitne çıkarıyor, kan döküyor ve ölüyoruz. İşin kötüsü, bu sadece bize has bir rahatsızlık da değil. Dünya üzerinde bizim gibi yaşayan milyonlarca ne idüğü belirsiz esfele safilin adayı var. Bu duruma ille de dünyevi bir tanımlama yapacak olursak… Bunun adı Hedonizm… Bunun adı terörizm… Bunun adı sapkınlık…
-mış gibi yapmak ne demek?
Müslüman -mış gibi yapmak… Yani İslam’ın kural kaidelerini yarım yamalak uygulayan ama Müslüman kimliğinden de vazgeçemeyen, sahtekâr insan türüne layık görülen fiil tanımlamasıdır. Birkaç örnekle açıklayabiliriz. Mesela anne babalar artık çocuklarına bırak şehadeti, içerisinde “ölüm” olmayan bir İslam anlatıyorlar. Ölüm mevzusu gelince konuyu değiştiriyorlar. Mezarlık ziyaret etmiyorlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi sadece dünyaya çalışıyorlar… Çocuklarına, rıza-i İlahi’den ziyade hümanist bir tutum ile sürekli iyiliği öğütlüyorlar. Ama altını dolduramıyorlar… Bu da çocuklarda, Allah’ın rızasını kazanma çabasını, kat’i bir gereklilik değil de, hobi gibi ekstra bir şey olarak algılanmasını sağlıyor. Günahkârları, hainleri bulunmayan bir İslam tarihi-İnsanlık tarihi anlatıyorlar. Fitneleri, katliamları, zulümleri, en azılı kötülükleri anlatmıyorlar. Çocuklarının zorluklara karşı gardını düşürüyorlar. Gerçekleri Kur’an-ı Kerim’le, hadislerle, takva sahibi zatların hayatları ile harmanlayıp, tüm kötülüklere karşı çocuklarımızın gönlüne zihnine bağışıklık kazandırmak varken… Duyarsız ama mutlu asalaklar yetiştirmeyi hedefliyorlar. Sonra bu Allahsız stratejiye maruz kalan o gencecik adamlar, hanımlar, ilk zorlukta ateist oluyorlar. Yahut intihar ediyorlar…
Bu modernist muhafazakârlar… Gazze’de paramparça olmuş şehitleri değil de, altın varaklı musluklarıyla pembe gasilhaneleri anlatıyorlar. Ramazan ayını diyet yapmak, Kurban bayramlarını et yemek, hac farizasını story atmak için kullanıyorlar. Son model kıyafetlerle günlük hayatlarını sürdürüyorlar, ev arsa almak için birbirileri ile yarışıyorlar ve boşluktan çok canları sıkılıyorlar... İnfak kavramını kullanmıyorlar... İyilik ve paylaşım gibi kavramları tercih ediyorlar. Selamünaleyküm yerine merhaba, günaydın diye seslenmeyi daha cool buluyorlar. Mücahit olması beklenen delikanlılar tüylerini aldırmayı küpe takmayı, sözde tesettürlü saliha kızceler pantolon giymeyi, makyaj süslenme faslını çoktan geçtiler… Hatta kıyafet seçerken........
© Milli Gazete
