Derneklerde gençler öğütülmez, eğitilir
Allah, gerçekten bunu mu istiyor? Muhammed Mustafa gerçekten böyle mi yapardı? Öncü şahsiyetlerimizin hayalindeki imanlı ve inançlı gençlik bu mu gerçekten? Dernek, vakıf deyince aklımıza üniversitede sene uzatmak mı gelmeli? Cemaatlerimizin tüm yetkili abileri, boykot olmasına rağmen Parliament sigara mı içmeli? Toplantıya katılamama mazeretleri; hastane, mapushane, gasilhane ise namaz kılmamak neden caiz sayılabiliyor? Neden birileri çok çalışırken, birileri hiç çalışmadan ahkam kesebiliyor? Bizim inancımızda başkan en çok yorulandır. En çok yıpranandır. Kavgada en önde yer alandır. Bizi diğerlerinden ayıran en büyük özelliklerden biri de budur. Bizim başkanlarımız ne ara bu kadar koltuk sevdalısı olmayı öğrendi? Davetin geri kalan tüm kaidelerini bir tarafa bırakıp, neden sadece “var olmak” faslına odaklandık? Neden sadece derneklerimizin tabelalarını ayakta tutmak için çabalıyoruz? Bu aciz bakış açımızdan dolayı ehliyeti, liyakati dolayısıyla dernekleri, vakıfları, teşkilatları hızla yok ettiğimizin farkında değil miyiz? Gençler harcanıyor ellerimizde… Gençler harcanıyor avuçlarımızda… Gençlik kayboluyor… Olanı tükettik… Tüketiyoruz…
İlim-gelişim ihmal edilemez!
Allah’ın rızasını kazanmak için gönülden derneğimize bağlanan genci, farkında olarak veya farkında olmadan eğitiminden geri bırakmak… Hangi aklın, hangi vicdanın hangi haşhaşi zihniyetin ürünüdür Allah aşkına… Hatta bazı mübarek abilerimiz bunu bir övünç kaynağı sayarak anlattıkları için genç kuşaklar bunu marifet sayıyorlar.
Birincisi… Okumayan, ilim tahsil etmeyen, kendini geliştirmeyen adamdan-hanımdan; ne teşkilata ne ailesine ne eşine ne evlatlarına ne vatana ne millete ne ümmete fayda gelmez… Hatta aksine yanlış temsil eder, teşkilatı dağıtır. Kendisi gibi haşhaşi yetiştirir. Ana babaya saygı, eşine çoluğuna çocuğuna ilgi gösterecek ilme sahip olmadığı için ocağını da darmadağın eder. Yiter gider… İkincisi… Tarihin akışı içerisinde öncü şahsiyet diye........
© Milli Gazete
