Dava için yaşamak
Dava için yaşamak kişinin bir ömür boyu malıyla, canıyla, bütün variyetiyle mücadele etmesi, bu uğurda her türlü zorluğa seve seve katlanmasıdır. Her hususta olduğu gibi İslami mücadelede de örneğimiz ve rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ve onun güzide sahabesidir. Bakınız Efendimiz’in (s.a.v) dava anlayışını ifade eden şu örnek ne kadar da tüyler ürperticidir. Müşrikler, amcası Ebû Tâlib vasıtasıyla Efendimiz’e haber göndererek davasından vazgeçmesini istemişlerdi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) amcasına, bu husustaki azim ve gayretini ortaya koyan şu muhteşem cevabı verdi:
“Amca! Vallahi; Allah’ın dinini tebliğden vazgeçmem için, güneşi sağ elime, ayı da sol elime koyacak olsalar, ben yine de bu davadan vazgeçmem! Ya yüce Allah, onu bütün cihana yayar, vazifem tamam olur yahut da bu yolda ölür giderim!” Sonra da mübârek gözleri yaşardı ve ağladılar.[1]
Evet hakiki dava adamı davasında bu nispette gözü kara olmalı, hiçbir şahsi menfaat derdine düşmemelidir. Nitekim Ebû Tâlib’e yaptıkları müracaatların fayda vermediğini gören müşrikler, bu sefer doğrudan doğruya Efendimiz’e (s.a.v) giderek: “Sen, soyca temiz, mevkice yükseksin! Şimdiye kadar Araplar arasında kimsenin yapmadığını yapıyor, söylemediğini söylüyorsun. Aramıza ayrılık soktun. Bizi birbirimize düşürdün. Böyle hareket etmekten maksadın nedir? Zengin olmak için böyle yapıyorsan, sana istediğin kadar mal verelim. Kabileler arasında senden zengin kimse bulunmasın! Reislik arzusundaysan, hemen seni kendimize baş yapalım; Mekke’nin........
© Milli Gazete
visit website