Korku ile cesaret arasında
İnsanın yaşama sürecinde belli bir hayat anlayışı ve yürüyüşü vardır. Kişilerin davranışlarında her yönüyle belli olur. Sesinden yüz ifadesine, yürüyüşünden kimi hâllerinde kendini belli eder. Bir insanın tanımanın en iyi yolu birlikte iken iyi gözlemleme, insanı bilme tartmadır. Kimileri kendilerini çok da belli etmezler. Bu, kişiyi bir yere kadar sınırlar.
Bilinçli bir insanın davranışları, eylemleri, söz ve tutumları da dışa vurur. Müslümanların kişiliklerini sağlayan, etkileyen ve yönlendiren birçok yol ve yöntem vardır. Dönemlerin insanları da kendilerini belli ederler.
Batı ruhuna bulanmış, yüzünü çevirmiş olanlar özellikle kendi özdeğerlerinden farklı olarak yeni bir anlayış ve huy sahibi olmuşlar, olmaya devam ediyorlar. Her milletin belli bir özü vardır. İslâm’ın insana kazandırdığı, kişiliğini farklılaştırdığı ve hatta tam anlamıyla yepyeni bir insana dönüştürdüğü bir gerçek. Geçmişten kimi izler kalsa da bu, asıl belirleyici olan değildir. Neden İslâm’ı sık vurguluyoruz. Asıl değer budur. Allah’ın insanlığa bağışı. Bununla umutlanan, var olan topluluklar kendiliğinden farklılaşırlar.
Son dönemlerde Müslümanlarda beliren durum, vahim olmanın da ötesinde. Artık kendileri değildirler. Korku, kapılış, teslim oluş, güdülüş gibi olumsuzluklara iyice kapılınmıştır. Gazze olayı........
© Milli Gazete
