Türkiye’nin İklim Kanunu: Yeşil Bir Gelecek mi, Yeni Yükler mi?
Türkiye, 2025’te İklim Kanunu’nu yasalaştırarak iklim değişikliğiyle mücadelede cesur bir adım attı. Resmi Gazete’de yayımlanan bu kanun, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefini gerçeğe dönüştürmek için iddialı bir yol haritası çiziyor. Sera gazı emisyonlarını dizginlemek, yenilenebilir enerjiye hız kazandırmak, afetlere karşı kalkan oluşturmak ve çevre bilincini toplumun damarlarına zerk etmek… Kulağa umut verici geliyor, değil mi? Ama madalyonun bir de öteki yüzü var. Kanun, destekçilerinin coşkulu alkışları kadar, karşıtlarının sert itirazlarıyla da yankılanıyor. Gelin, bu yasanın neler getirdiğini, neden savunulduğunu ve neden eleştirildiğini maddeler ışığında masaya yatıralım.
Yeşile Umut Bağlayanlar
Kanunu destekleyenler, bu yasayı Türkiye’nin çevresel ve ekonomik geleceği için bir dönüm noktası olarak görüyor. Haklı gerekçeleri yok değil. Kanunun 5. Maddesi, 2030’a kadar emisyonları A azaltmayı ve 2053’te karbon nötrlüğünü hedefliyor. Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), sanayi devlerini karbon salımını kısmaya zorlarken, “kirleten öder” ilkesini devreye sokuyor. Akdeniz’in kavurucu sıcağında kuraklık, sel ve yangınlarla boğuşan Türkiye için bu, hayatta kalma meselesi. Destekçiler, “Geç bile kaldık,” diyor.
Kanunun 12-15. Maddeleri, yenilenebilir enerjiye adeta kırmızı halı seriyor. Güneş,........
© Milat
