Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (99)
Son Posta
28 Aralık 1936 târihli Son Posta, Mehmed Âkif’in vefâtını birinci sayfanın sol alt köşesinde, iki sütûn üzerinden, “Acıklı bir kayıp” başlığıyle ve (muhâbirlerinin röportajı esnâsında) hasta yatağında çekilmiş bir fotoğrafının refâkatinde veriyor; haber, 11. sayfada devâm ediyor:
“Bir müddettenberi rahatsız bulunan üstat şair Mehmet Akifin hayata gözlerini yumduğunu dün gece geç vakit acılar içinde haber aldık. Büyük şair ölümiyle irfan hayatımızda derin bir boşluk bırakmış, kendisini seven, hürmet eden binlerce okuyucusunu sonsuz teessürler içinde bırakmıştır.”
Haber, Mehmed Âkif’in hastalığı, hayâtı ve eserleri hakkında kısaca mâlûmât verildikden sonra cenâze ve tâziye bahsiyle bitiyor:
“Ölümiyle memleket kıymetli bir evlâdını kaybetmiştir. Cenazesi bugün Beyazıt camiinden kaldırılacak, namazı kılındıktan sonra Edirnekapıya defnedilecektir.
“Kederdide ailesine taziyetlerimizi sunarız.”
Son Posta’nın 29 Aralık 1936 târihli nüshası, Mehmed Âkif’e geniş yer ayırıyor: Birinci sayfanın sağ üst köşesinde, iki sütûn üzerinden ve fotoğraf refâkatinde verilen uzun haber, heyecânlı ve Âkif hayrânı bir kalemden çıkmıştır; dokuzuncu sayfa ise, tamâmen Âkif’e ayrılmıştır…
Dokuzuncu sayfadaki manşet: “Kaybettiğimiz Büyük Şair için…” şeklindedir. Sayfanın sol tarafında, Naci Sadullah’ın ismi belirtilmiyen bir zâtla yaptığı uzun mülâkat vardır: “Akifin son günleri”… Sağ tarafta “Çanakkale şiirinden parçalar…” Sağ tarafta altta, tâbutun ellerde taşındığı ânlardan bir intibâ mâhiyetindeki fotoğraf refâkatinde: “Hayatı ve eserleri… O, yedi ciltlik Safahat adlı eserinde bütün şiir kudreti, bütün temiz Türkçesile daima dimdik ayakta duracak…”
Mehmed Âkif merhûm, en âlî kıymetlerimizle yoğrulmuş şahsıyetıyle, Milletimiz tarafından öylesine candan sevilip takdîr ediliyor ki, öyle zannediyoruz, devrin ceberût iktidârı dahi, bu derin sevgiyi ifâde eden haber ve makâleler neşredilmesine mâni olmayı mahzûrlu bulmuştur. Son Posta’daki cenâze haberini de bu çerçevede değerlendiriyoruz:
“Ve koca şâirin tâbutu, gencliğin elleri üzerinde yükseliyor; sulu bir kar altında, onun tâbutunu, Bâyezid Câmii’nden tâ Edinekapısı’na kadar el üstünde taşıyorlar”
“…Gözleri yaşlı ve matemli bir kalabalığın içinde kimler yok? Hemen bütün Üniversite profesörleri… Genç Üniversite doçentleri… Aksakallı hocalar… Şairler… Muharrirler… Yüksek rütbeli memurlar… Ve koca bir gençlik ordusu… […]
“Bütün hayatında,........
© Milat
