menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (91)

45 0
22.07.2025

Rahmetli Kâzım Karabekir Paşa’nın -İstiklâl Harbi’ne dâir bâzı hakîkatleri ifşâ ettiği için “Mutlak Şef”in şimşeklerini üzerine çeken- kitabının 1951’deki ikinci baskısının ön ve arka kapakları… Bu ikinci baskı gibi 1933’teki yakılan ilk baskısı da Sinan Omur tarafından yapılmıştı…

***

Tetikciler, Karabekir’in –İstik̆l̃âl̃ Harbine dâir resmî yalanları cerheden- kitabının bütün formalarını yaktılar

“Biraz sonra Recep Zühtü [Soyak] beyle Halk Partisinin Baş Kâtibi Kâzım bey ve daha birkaç zevat matbaaya geldiler, basılan formaları İtfaiyeden gelen [resmî] kamyona koyarak alıp gittiler.

“Oradaki konuşmalardan öğrendim ki hamam külhanlarında yaktırmak mümkün olmayınca, Topkapı haricine getirip oralardaki hâlî çukurluklarda yakacaklardır. Nitekim de öyle yapmışlardır.

“Muhterem okuyucularım; bu hâdisenin tam tafsilâtı böyle birkaç sahifeye sığmaz. Bu vak’anın çok enteresan tarafları vardır. İnşaallah onu da sizlere bir gün 64 sahifelik bir eser halinde ayrıca takdim edeceğimi vaad ediyorum. [Bildiğimiz kadarıyle, Sinan Omur, böyle bir kitab neşretmedi…]” (Sinan Omur, “Bu kitabı nasıl neşrettim ve nasıl imha edildi”; Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimizin Esasları, İstanbul: Sinan Matbaası Neşriyat Evi, 1951 içinde, ss. 190-192. Bu kitabın TİMAŞ Ye. tarafından 1991’de yapılan yeni baskısının son kısmında bir hayli il̃âveler –ss. 231/343- vardır; maâlesef metinlerin dili kısmen bozulmuş, pek çok kelimenin yerine Uydurmacaları ikâme edilmek sûretiyle kitabda tahrîfât yapılmıştır; bunun yerine, metin aynen muhâfaza edilip, hiç olmazsa, değiştirilmek istenen kelimelerin yanına, köşeli mûteriza içinde Uydurmacaları konulabilirdi… Sinan Omur hakkında -bu metniyle berâber- şu çalışmamızda bir hayli mâlûmât vermiştik: Ayasofya Câmii’ne “Bizans Müzesi” Hakâretinin Sahîh Târihçesi; Yeni Söz, 19-21.1.2023/73-75)

Mehmed Âkif bahsine dönüş

Rahmetli Mehmed Âkif’in, Teşvikiye Sağlıkevi’nde tedâvî görürken bâzı gazetecilere verdiği mülâkatlarda, ona atfen, Kemalizmi tecvîz ve takdîr eder mâhiyette bâzı sözler yer almıştı. Bunlara bir de Mithat Cemal Kuntay’ın Hakkı Tarık Us’tan rivâyeti ilâve oluyordu; ki en vahîmi bu rivâyetti: “Vallahil’azim, eğer Atatürk olmasaydı bu zafer kazanılamazdı!”

Böylece, Mustafa Kemâl ve İnkılâbları hakkında müsbet tek satır, tek mısrâ dahi neşretmemiş olan Mehmed Âkif gibi Müslümanlığın en hâs bir temsîlcisi dahi, Kemalist Propaganda tarafından, Mustafa Kemâl’i tebcîl, takdîs eden muharrir, şâir ve Devlet adamları kervanına katılıyor, Mustafa Kemâl’i ilâhlaştırma zihniyet ve tavrı bu yolla da takviye ediliyordu.

Sâdece Mehmed Âkif’in yüksek seciyesi nazar-ı dikkate alındığında dahi, bu iddiâların doğruluğuna ihtimâl vermek mümkün değildi. Zâten bu iddiâları ortaya atanlar, bu gibi mes’elelerde şâyân-ı îtimâd olmaktan pek uzak kimselerdi.

Mehmed Âkif’in en büyük bir protesto vâsıtası: Sükût

Dîğer taraftan bu mes’ele üzerinde teemmül ederken, Mehmed Âkif’in bir seciye husûsiyetini de mutlakâ dikkate almak îcâb eder. Şöyle ki: O, tasvîb etmediği bâzı şahsıyetler veyâ vâkıalar hakkında ısrârla sükût tavrı takınırdı… Yânî onun Mustafa Kemâl, İstiklâl Harbi’nin sonrası ve Kemalist İnkılâblar hakkında ısrârla susması, onlara karşı en şiddetli bir protesto........

© Milat