Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve Hakîkî Mensûbiyeti (186)
“Mutlak Şef”, memnûn kalmadığı Vekîlleri “sert muâmeleyle” istîfâya zorluyormuş
İnönü, Hâtırât'ında, 18 Eyl̃ûl̃ 1937 akşamı, Çankaya Köşkü'nde ve bütün Hük̃ûmet Âzâları önünde “Mutlak Şef”le aralarında cereyân eden ve ertesi gün, kendisinin Başvekîllikden azline müncer olan şiddetli münâkaşaya, muhâtabının hastalıktan mütevellid asabiyetini mühim bir sebeb olarak gösteriyor. Lâkin hepsi bu kadar değil… Bir başka sebeb de, onun, istemediği Vekîlleri azarlıyarak, tahk̆îr ederek kendilerini istîfâya zorlaması, bu hâl karşısında kendisinin büyük rahatsızlık hissetmesidir. Bunlara bir üçüncü sebeb daha ilâve oluyor, ki o da, akşamları, işret sofrasında verdiği karârları, gündüzleri, içkinin têsîrinden kurtulduğu zamân da tatbîk̆ ettirmek istemesidir. Hâlbuki bu son devreye kadar, akşam, içkili kafayle verdiği karârı, gündüz iptâl etmek îtiyâdında imiş. 18 Eyl̃ûl̃ 1937 akşam sofrasında cereyân eden sert münâkaşadan bahisle, bu husûsları şöyle îzâh ediyor:
“[O akşamki beklentisine göre,] Atatürk, vekillere sert muamele yapacak. Atatürk'ten bilhassa rica ettiğim, vekillerden hangisini istemiyorsa, itimadı yoksa söylesin, vekile söyleriz. Hiç kimse kendi itimadına mazhar olmadığı halde vekalette kalmak arzusunda değildir. Emin olsun bundan! Bunu değiştirmek mümkündür. Yapmasın bunu! Bunu rica ettim kendisinden. Bu nokta üzerinde son derece kırılıyorum. Toplanıyoruz; herhangi bir vekili istifaya mecbur etmek için sert muamele yapmak, onun için çok ağır bir muamele oluyor. Hükûmet olarak, başvekil olarak benim için de çok üzüntü verici bir hadise oluyor.” (İsmet İnönü, Cumhuriyetin İlk Yılları II, İstanbul, “Cumhuriyet gazetesinin okurlarına armağanıdır”, 1998, s. 67)
El yazısıyle kaleme aldığı Şubat 1939 târihli hâtıra notlarında ise, bu husûstan daha açık bir dille bahsediyor:
“Son seneler, hükûmet azasının ayrı ayrı kendisine çok bağlı olmasını düşünüyordu. Bunun için iptidaî usuller kullanmak istedi.
“Hülasa, Eylül 1937 kavgası oldu. Bu kavgada haksızlık, esasında Atatürk'ündü. Tatbikatta, idaresizlik ve haksızlık ikimiz arasında bana düştü.
“Haksızlık ona aitti şunun için: Aramızda geçen bir devlet işini sonra görüşürüz dedikten sonra, akşam masada halletmek, yani gündüzden tasarladığı mülahazaları ve sebepleri imposition şeklinde karar olarak tebliğ etmek ve bu vesile ile sevmediği birkaç vekili tahkir etmek istedi. Evvela sakin idim, sükûnetle geçiştirmek istedim. Halinde tecavüz manasının arttığını gördükçe sabrım tükendi. Sonra şiddetle mukabele ettim. Mukabelemin şiddeti onu sükûnete getirdi. Tasmîm ettiği [planladığı] hadiselerde haklı olmak için sebep toplamak kararına derhal başladı…” (İnönü 1998: II/100-101)
Akşamları içkili kafayle verdiği karârları da tatbîk̆ ettirmiye başlamış
İnönü, yine Şubat 1939'daki birkaç sayfalık el yazması Hâtırât’ında, 18 Eyl̃ûl̃ 1937 münâkaşasına zemîn hazırlıyan bir başka vahîm gelişmeyi daha îzâh ediyor:
“Son seneleri, Atatürk'ün, çok zor olmuştu. Gece alkol tesiri ile alınan teşebbüsleri, ertesi gün daima iptal etmek bir eski âdetimiz idi. Son senelerde bu âdet kalkmaya başladı. Hele nihayete doğru (1936 - 37........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein