Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (117)
ÇALIŞMAMIZIN SEYRİ HAKKINDA BİR TAVZÎH
Bâzı okurlarımız, bize, işbu araştırmamızın şimdiye kadar tefrika edilen kısımlarında Mustafa Kemâl’in şeceresini göremediklerini, buna ne zamân sıra geleceğini sordular. Bu sebeble, bu husûsu tavzîh etmemiz lüzûmlu görünüyor.
Bizim bu çalışmadan başlıca gâyemiz, sâdece, Mustafa Kemâl’in şeceresini vesîkalarla tesbît etmek değildir. Bunun içindir ki çalışmamızın ismini, “Mustafa Kemâl’in Uydurma Şecereleri ve Hakîkî Mensûbiyeti” şeklinde tesbît ettik. Mes’elemiz onun “hakîkî şeceresi”ni gün ışığına çıkarmaktan ibâret olsaydı, “hakîkî mensûbiyeti” gibi şümûllü bir tâbir kullanmazdık.
“Mensûbiyeti”nden kasdımız, onun, şeceresiyle berâber, dünyâ görüşü, şahsıyeti, ahlâkı ve bunları yoğuran ictimâî muhîtlerdir. İctimâî muhîtler, yânî Selânik şehri, Beynelmilel Masonluk câmiası ve onun içinde husûsen Maçedônya Risôrta Locası, bu Locanın eseri olan İttihâd ve Terakkî Komitası, Beynelmilel Siyonizm câmiası, Sabataî cemâati, yakın arkadaş muhîti, v.s. Şahsıyeti ve dünyâ görüşü kurduğu rejimle iç içe geçtiği için, bunları aydınlığa kavuşturmak, kurduğu rejimin hakîkî mâhiyetini de tesbît etmek demekdir.
Onun için, mevzûu geniş bir perspektifle ele alıyor, esâs mevzûumuzla dolaylı olarak alâkalı mevzûlar üzerinde de duruyoruz.
İlkin, “Cumhûrî Rejim – Totaliter Rejim Tezâddı”na dikkati çekdik. Bu mefhûmlar ve aralarındaki zıddiyet iyi kavranınca, Kemalist Rejimin, iddiâ edildiği gibi cumhûrî bir rejim değil, totaliter bir rejim olduğu ayân-beyân meydana çıkıyor. Başındaki insan da, tabiî olarak, “Totaliter Şef”tir ve her totaliter rejimde olduğu gibi, bir tapınış mevzûudur.
Bu vâkıayı ortaya koymamız, Kemalizm ve İslâmın birbirine ne kadar zıd dünyâ görüşleri olduğunu da anlamayı kolaylaştırıyor. Mâmâfih, kasdettiğimiz İslâm, “Rivâyetci” değil, “Dirâyetci” İslâmdır. Muhâkememizin bu noktasında, bu def’a, birbirinden farklı bu iki Müslümanlık telakkîsini îzâh etmemiz îcâb etti.
Bunların arkasından gelen bahis, sağlığından îtibâren, Mustafa Kemâl’e tapınıştır. Her totaliter rejimin tabîatinde olan şahısperestlik (le culte de la personnalité)…
Bu safhada da şunu iyice anlamak îcâb ediyordu: Bu büyük dalâlet, Mustafa Kemâl’e rağmen mi, yoksa onun teşvîk̆iyle mi ortaya çıkmıştır?
Bir kerre, Totaliter Rejimin, dîğer tâbirle Totaliter Şeflik Sisteminin yapısı îcâbı, böyle bir hâlin, Şefin irâdesi hâricinde vukû bulması mümkün değildir. Nitekim, Bolşeviklik ve Nazilikde de öyleydi… Bunun müsbit delîllerle, vesîkalarla isbâtına gelince, bunun için, hem Totaliter Şefin beyânlarına,........
© Milat
