Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (114)
Mehmed Âkif: “Ben, Vatanını satmış ve memlekete ihânet etmiş adamlar gibi muamele görmeğe tahammül edemiyorum ve işte bundan dolayı gidiyorum!”
“ ‘- Pendik – Bakteriyolojihanesi Müdürü iken’, diye söze başlıyan Şefik Kolaylı [şöyle devâm etti]:
‘Bir Cumartesi günü idi. Yanında Prof. Fazlı Yegül de vardı. Yarın Mısır’a gideceğini ve arzı vedaa geldiğini söyledi…
‘Çocuklarının tahsil ve terbiye çağı olduğunu, şimdi Mısır’a gitmekle çocukların tahsillerinin sekteye uğraması muhtemel bulunduğunu ileri sürerek kararından vaz geçmesinde ısrar ettik. Âkif, büyük bir hüzün ve teessür içinde dedi ki:
‘- Arkamda Polis Hafiyyesi gezdiriyorlar. Ben, Vatanını satmış ve memlekete ihânet etmiş adamlar gibi muamele görmeğe tahammül edemiyorum ve işte bundan dolayı gidiyorum.’
“Şefik Kolaylı bu hâtırayı anlatırken çok büyük bir heyecan ve teessür içindeydi, sanki o günü aynen yaşıyordu. İlâve etti:
‘- Arkadaşlar, Âkif’e yobaz dediler, softa dediler, geri kafalı dediler, şapka giymemek için Mısır’a gitti dediler, inkılâbı hazmedemedi dediler. Hayır arkadaşlar hayır, Âkif, Cumhuriyete inanmıştır. [Kasdedilen, Kemalist Totaliter Rejim değil, sahîh Cumhûriyettir…] Âkif bu Vatanın selâmetini ve bu memleketin yükselmesini herkesten çok istemiştir. Âkif, Vatan sevgisini, aile sevgisinin üstünde tutmuştur. Bir Vatan haini gibi arkasında Polis Hafiyesi gezdirilmesine ve adım adım takib edilmesine tahammül edemediği için öz Vatanını terketmek ve Mısır’a gitmek zorunda kalmıştır.’
“Vicdânını ne derecede sıkıntıya uğratmışlar ki burada daha fazla durmağa tahammül edememiş ve Mısır’a gitmek zorunda kalmış!”
“Bu hatıra, herkesin üzerinde derin bir teessür uyandırmış, her dudak ayrı ayrı bir şeyler fısıldamış, her gönül derin bir inkisârla sızlamıştı. ‘Kör olsun ağlamıyan, ey Vatan, felâketine!’ diyen, Vatanın en kara günlerinde onun kurtulması için bütün bir İyman, bütün bir heyecan, bütün bir feragat ve samimiyetle çalışan, İstiklâl Marşının mübdii, Çanakkale şehidlerinin münşidi Âkif, Türk Milleti yaşadıkça yaşamağa namzed olan ölmez muhalledatıyla milletine aşk, iyman ve heyecan aşılayan Âkif, Vatan hainleri gibi Polis takibi altında bîzar edilmiş ve milletine hürriyet ve istiklâl aşkı veren o büyük ve en büyük şairin hürriyeti ihlâl edilmiş… Bununla da iktifa edilmiyerek, her dürüst adamı lekelemek ve sindirmek, her menfur adamı mevhum meziyetler izafesiyle ve sahte bir kahraman edasiyle yükseltmeğe memur edilen bir sürü nâmerde onun arkasından türlü türlü hezeyanlarla onun billûr kadar parlak nâsiyesine çamur atmağa çalışılmış… ‘Etmesin tek Vatanımdan beni dünyâda cüdâ; / Cânı, Cânânı, bütün vârımı alsın da Hüdâ!’ diyen büyük şair, öz Vatanından ayrı düşmemek için cânını, cânânını ve bütün varlığını feda etmeğe hazır iken, hürriyetine indirilen darbe ile ruhunu, vicdanını ne derecede sıkıntıya uğratmışlar ki, burada daha fazla durmağa tahammül edememiş ve Mısır’a gitmek zorunda kalmış…
“Tercüme güzel oldu; hattâ umduğumdan daha iyi! Lâkin onu verirsem, namazda okutmağa kalkacaklar! Ben o vakit Allah’ımın huzûruna çıkamam ve Peygamber’imin yüzüne........© Milat
