Nablus: Zeytin, Sabun ve Direnişin Şehri
Şehirler ve Simgeler
İşgalci İsrail’in 3 Temmuz 2023'te İsrail ordusu, İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da bulunan Filistin şehri Cenin'deki Cenin mülteci kampına büyük bir saldırı düzenledi. İsrail hükûmeti, "Ev ve Bahçe Operasyonu" adı verilen operasyonun amacının kamp içindeki sözde militanları hedef almak olduğunu iddia ettiği zamanda o anlarda orada olmanın da verdiği hem cesaret hem üzüntümle Nablus’a yol almıştım. Operasyonun yapıldığı şehirde adeta işgalciler tarafından şehir ciddi bir tahribata maruz bırakılmış ve zaten tam anlamıyla işlevi olmayan alt yapı hizmetleri tamamen imha edilmişti. Amaçları sadece gençleri, geleceğini yok etmek değil onların yaşam alanını da cehenneme çevirmek için hunharca çalışıyorlar. 100 den fazla genç maalesef işgalin suçlamalarıyla tutuklandılar ve onlarcası katledildi. Şehit edildi. Cenin operasyonu sıradan bir şey değildi. Aslında alt tabanında önce Nablus saldırıları ve sonrasında Gazze işgaline bir zemin hazırlığıydı.
Şehre vardığım zaman içimde hem çokça bir hüzün hem de o mücadele eden vatanı için canını siper etmemiş gencecik kardeşleri gördükten sonra gururla adımladım her bir sokağı.
Ve maalesef işgalcilerin bir sabah operasyonunda şehirde bulunduğum sürede iki genç kardeşimizin de şehadetine şahit oldum. Dükkanlar tamamen kapanmış şehri bir sessizlik kaplamıştı. Şehir meydanında onlarca genç tek bir ağızla şehadete erenler için sokaktaydılar. Mezarlıklarda kendi eceli ve dünyadaki mesaisinin bitimi insani sebeplerden ölümlerin az ve neredeyse tamamı şehitlerle şehadetle doluydu.
Bugün bu topraklar mücadelesini kıyamete kadar sürdürecek. Ve inanıyoruz ki ecdâda ev sahipliği yapmış bu yiğitler dedeleri gibi bir imânla bu mukaddes topraklara kıyamete kadar sahip çıkacaklar.
Nablus: Filistin’in Son Kalesi
Ortadoğu haritasında gözler genellikle Kudüs’e, Gazze’ye ya da Ramallah’a çevrilir. Oysa Batı Şeria’nın kalbinde, Ebal ve Gerizim dağlarının arasına sıkışmış bir şehir var ki, tarihi de kültürü de kokusu da insanı sarhoş eder: Nablus.
Ebal ve Gerizim dağlarının arasına sıkışmış bir şehir düşünün… Taş sokaklarında zeytin kokusu, pazarlarında baharatın rengi, hanlarında yüzyılların hikâyesi var. Bu şehir, Nablus. Yüzyıllardır ticaretin, kültürün ve direnişin merkezi. Ama 1918 sonbaharında, bu taş sokaklar tarihin en ağır adımlarını duydu.
1.Dünya Savaşı, Osmanlı’yı cephe cephe tüketiyordu. Filistin toprakları ise sadece bir coğrafya değil; stratejik bir anahtar konumundaydı. Akdeniz ile Hicaz demiryolu arasında yer alan Nablus, hem kuzey-güney geçiş yollarını hem de dağlık savunma hatlarını kontrol ediyordu. Kısacası, burası düşerse Filistin düşerdi.
Eylül 1918’de İngiliz General Allenby’nin kuvvetleri Nablus kapılarına dayandığında, Osmanlı ordusu hâlâ direniş umudunu koruyordu. 7. ve 8. ordular dağların eteklerinde, vadilerin derinliklerinde mevzilenmişti. Ama savaşın dili acımasızdır. İngiliz uçakları karargâhları bombaladı, iletişim hatlarını kesti, Osmanlı ordusu çembere alındı.
Bir Osmanlı neferinin günlüğündeki satırlar hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor:
“Dağlar bize siperdi, şehir bize yuva… Ama gökyüzü düşman doluydu. Nablus’un taş sokaklarında artık pazar sesleri değil, top gürültüsü yankılanıyordu.”
Savaş sadece cephede kazanılmıyor ya da kaybedilmiyordu; halk da cephe kadar acı çekiyordu. Nablus halkı, bir sabah........
© Milat
