Ölüm var, ölüm!
Cenazenin defninin hemen ardından evde Kuran-ı Kerim okunurken, sol tarafımda oturanlardan biri yanındakine “Senin emekliliğe ne kadar var, kaç yıl daha prim yatıracaksın?” diye sordu.
Cenazelerde mal mülk işleri çok konuşuluyor bizde.
Dünyevi işler üşüşüyor dillere…
Yakından tanıdığın birini toprağa verdiğin an, ölüm düşüncesini geride bırakıyorsun.
Ölüm düşüncesini atıyor ve “sigorta primi” hesabına giriyorsun.
Acelen ne birader!
İnsanoğlu çok tuhaf…
Bir yaşlı hastayı ziyaret ettim.
Beyefendi o kadar bunalmış ki “Serdar Bey, bazen ölsem de kurtulsam istiyorum, bu hastalık öyle sıkıntı veriyor bana!” dedi.
Hasta uykuya dalınca…
Hasta Beyefendinin kendisi gibi Yaşlı Hanımefendisi, “Serdar Bey” dedi,
“Şimdi bize bakmayan, ne haldeyiz diye sormayan evlâtlarımız var ya, bu adam gözlerini yumunca mal, mülk derdine düşerler. Hepsi buralara üşüşürler!”
Ne tuhaf bir dünya.
İnsanoğlu ne tuhaf.
Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi.
Şöyle bir düşündüğünde “dünyalıkların” ne kadar boş olduğunu anlıyorsun aslında.
Birçok ölmüş, geride az ya da çok mal, mülk bırakıyor.
Mal mülk az da çok da olsa kalanların arasını bozuyor; bana az düştü, ona çok düştü muhabbeti oluyor genellikle.
Dünyada avuntu vesilesi çok; kimi şöhreti, makam- mevkii, maddiyâtı çok önemsiyor.
Övülmek, bahsedilmek istiyor.
Merhum Muallim Naci’nin “Marifet iltifata tâbidir, müşterisiz mal........© Milat
