menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İşte adalet bu...

19 0
02.07.2025

(TARİHİN İZİNDE-4)

Tarihin İzi”nde yürüyerek, İstanbul’u İstanbul yapan medeniyetimizin ulakları olan güzel insanların bizlere bıraktıkları emanetlere dokunarak ilerlemeye devam ediyoruz...

Gelelim, asırlardır dillere pelesenk olan ve hukukun üstünlüğünden taviz vermeyen İstanbul Kadısı Hızır Bey Çelebi’nin Ebu’l Feth Sultan Mehmed’i yargılayıp elinin kesilmesine hükmettiği dava meselesine...

Feth-i Mübîn”i (apaçık bir fetih) gerçekleştirerek, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in (s.a.v.) müjdesine nail olan Ni’me’l Emir (Mutlu Komutan) Ebu’l-Feth Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u hem maddî hem de manevî olarak imar ve ihya etmeye başlar. Bu kutlu şehre muhteşem fethin onuncu yılında bir İslâm mührü vurmayı arzular. Büyük Konstantin tarafından kendisi için 1461 yılında mezar kilisesi amacıyla yaptırıldığı ve Ayasofya’dan sonra en büyük kilise olarak bilinen yıkık, dökük ve harap hâldeki İstanbul’un dördüncü tepesindeki Bizanslıların değer verdiği Havariyyun (Kutsal Havariler) Kilisesi’nin yerine, muhteşem bir medeniyet algısı ortaya koyarak, kendini Kayser-i Rûm (Roma İmparatoru) olarak tanımlayacak cami ve külliye inşa etmek ister. Patriğin 1455’te başka mekâna taşınmak istemesi üzerine ona farklı bir kiliseyi bağışlayarak, Havariyyun Kilisesi’nin yerini kendi adına yaptıracağı cami ve külliyeye tahsis eder.

FATİH, MİMARIN ELİNİN KESİLMESİNİ EMRETTİ

Yapıyı inşa edecek mimarlar araştırılmaya başlanır. Bu işlerde mâhir olan Bizans Dönemi’nin başarılı mimarlarından Rum Hristodulos (bazı kaynaklarda İpsilanti Efendi olarak geçiyor) işe uygun görülür. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed, mimar Hristodulos’a kubbesi Ayasofya’nınkinden (İlâhî Hikmet) daha büyük bir cami yapması için ferman buyurur.

Mimar, işe koyulur. Sultanın buyruğu üzerine değişik bölgelerden binbir zahmetle getirilmiş, camiye heybet kazandıracak mermer sütunları ölçer biçer, kesmek suretiyle kısaltır. Caminin inşaatı sürerken, çalışmaları inceleyen Fatih Sultan Mehmed gördükleri karşısında hiddetlenir. “Caminin kubbesi Ayasofya’nınkinden daha büyük olsun” buyruğunun neden yerine getirilmediğini sorar. Mimar Hristodulos, büyük bir depremde caminin kubbesinin yıkılmasından endişe ettiği için Ayasofya’nınkinden daha küçük yapmak zorunda kaldığını ve bu yüzden sütunları kestiğini ifade eder.

Fatih bu ifadeyi tutarlı bulmaz ve Hıristiyan olduğu için yapının Ayasofya’yı geçmemesi için böyle bir işe kalkıştığını düşünerek mimarın elinin kesilmesi emrini verir. Emrin derhal yerine getirilmesiyle haksızlığa uğradığını düşünen mimar Hristodulos, çevresindekilerin de cesaretlendirmesiyle, bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan, Ni’me’l Emir (Mutlu Komutan) Ebu’l-Feth Fatih Sultan Mehmed’i mahkemeye verip hakkını aramak için İstanbul Kadısı Hızır Bey Çelebi’ye şikayette bulunur.

(Batı’da değil kralı mahkemeye vermek aleyhinde konuşmak mümkün değilken, insanlar yargısız infazlarla giyotinlerin altında infaz edilirken; bir gayrimüslim, bir İslâm devletinde, o devletin kadısına, o devletin padişahını şikayet edebiliyordu. Dolayısıyla bazı hainlerin provoke ettiği gibi bu şehirde 1453’te zulmün değil, adalet hakim kılındı.)

KADI HIZIR BEY ÇELEBİ’NİN KARARI: KISASA KISAS...

Hızır Bey Çelebi, müşteki Hristodulos’u dinledikten sonra, dava açılması için gerekli sebeplerin oluştuğuna kanaat getirerek, Fatih Sultan Mehmed’in yargılanmasına karar verir. Adalet önünde hesap vermesi için celpnâme gönderir. Mahkeme günü gelir çatar. Fatih Sultan Mehmed, Beyazıt’taki Sarây-ı Atîk-i Âmire’den kalkıp Üsküdar’daki mahkeme binasına gelir.

Sultan Murad oğlu Ebu’l-Feth Fatih Sultan Mehmed sanık, gayrimüslim mimar Hristodulos ise müşteki olarak Kadı Hızır Bey........

© Milat